Seçimlerin ardından belediyelerde kutlama fasılları yavaş yavaş sona eriyor ve başkanlar çalışmalarına başladılar.
Görevini devam ettirenlerde zaten bir problem yok. Var olan programlarını izleyecekler. Kadroları da hazır olduğu için yollarına devam edecekler.
Göreve yeni gelenler için ise durum oldukça zor. Çünkü, parti ayrımı gözetmeksizin devraldıkları koltukta onları yığınla sorun bekliyor. Çünkü, aday gösterilmeyen ya da seçimi kaybeden eski başkanlar, deyim yerindeyse belediyeye hoyratça bir yaklaşımla, devasa dertler bırakarak gittiler.
Eski başkanların, yenilerine bıraktıkları sorunların başında da personel fazlalığı başta geliyor. 
Önceki dönem başkanlar, özellikle son üç aylarında aldıkları personeller ile zaten şişkin olan kadroları daha da şişirmiş vaziyetteler.
Personel demişken, bir parantez açmak lazım. Özellikle CHP’li belediyeler, aynı zamanda partinin istihdam ofisi gibi çalışıyor. Kamuda iş bulamayan kim varsa, belediyelerin ve başkanların kapısını aşındırıyor. Özellikle kamuda mülakatlar konusu bu kadar tartışılıyorken ve muhalif bir kimliğin devlette iş bulması neredeyse imkansız hale gelmişken, CHP’li belediyeler işsizlik sorununa bir nebze pansuman uyguluyorlar. Bu da belediyeleri ciddi anlamda zora sokuyor. Bu tespit burada şimdilik dursun ve konumuza dönelim.
Yukarıda ifade etmeye çalıştığım, ama iyi niyetli, ama art niyetli, özellikle seçime üç ay kala personeli şişirme sorunu, sadece bugünün değil, on yıllardır süregelen bir olgu olarak karşımızda duruyor. 
Bu sorunun üzerine, belediyelerin ekonomik durumu ve geçmiş dönemden kalan devasa borçlar da eklenince, yeni seçilen başkan adeta ateşten gömlek giymiş gibi oluyor.
İşte tam da bu noktada; koltuğa yeni oturan başkanın aklına ilk çözüm olarak personel çıkarma geliyor ve başlanıyor listeler hazırlanmaya. Şöyle de bir silsile izleniyor. Önce bankamatik çalışanlar tespit edilmeye çalışılıyor. Ardından bu sefer sıra, önceki başkanın son üç ayda işe aldıklarına geliyor.
Sonuç olarak, ekonomik krize çare, işten çıkarmalarda aranıyor. Başka bir deyişle, fatura yine çalışanlara kesiliyor.
Oysa, bu işin başka yöntemleri de var, geçmişte de yapıldı.
Örneğin, belediyenin kendi kadrosu ile çözebileceği işler için sözleşme yapılarak dışarıya verilmiş işler iptal edilerek, bunlar belediye kadroları aracılığı ile yapılabilir. Ya da belediyenin var olan şirketleri güçlendirilerek hem gelir sağlama hem de istihdamı güçlendirme çabaları artırılabilir.
Bunun yanısıra, hazır CHP’li belediyeler, seçim sonuçlarından kaynaklı bu kadar sempatik bir konumdayken, bu sorun belediyenin emekçileri ile konuşularak çözüm birlikte aranabilir.
Yani krizin aşılmasında akla ilk gelen faturayı çalışana kesme olmayabilir.
Bu söylerken, bankamatikleri ya da atıl durumda olanları savunduğum anlaşılmasın. Bu konumdaki personel fazlaları ile yollar elbette ayrılmalı. Ama burada, kurunun yanında yaş da yanmamalı. Yakın zamanda işe girmiş olsa bile, işsizliğin bu kadar arttığı bir dönemde, bu insanların bu işe ihtiyaçları olduğu unutulmamalı.
Bunları neden mi yazdım?
Bugün 1 Mayıs. İşçi Bayramı.
Yaşasın 1 Mayıs!
Ama…