Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD)Akdeniz Şubesi tarafından düzenlenen söyleşilerin bu ay ki konuğu Milliyet Gazetesi Ankara Haber Müdürü Gökçer Tahincioğlu oldu. ‘Yeni Türkiye, Yeni Medya’ başlığı altında konuşan Tahincioğlu, yerel medyanın her geçen gün daha da önem kazandığını belirtti Milliyet Gazetesi Ankara Haber Müdürü Gökçer Tahincioğlu, ÇGD Akdeniz Şubesi’nin aylık söyleşine konuk oldu. ‘Yeni Türkiye, Yeni Medya’ konusunu işleyen Tahincioğlu, yerel ile ulusal medya arasındaki farkı irdeledi. "Gençleri, genç arkadaşları yerelde içerik üretmeye, yerelde uzmanlaşmaya yöneltmemiz gerekiyor. Ulusalda çalışmak onlara daha çekici gelebilir, onları daha çok etkileyebilir ama yolun yerelden başlaması daha güzel ve etkili olur" diye konuştu. 2007 ÖNCESİ VE SONRASI 2000'li yılların medya yapılanmasını 2000 – 2007 ve 2007 sonrası olmak üzere iki ayrı bölümde ele almak gerektiğini belirten Gökçer Tahincioğlu, "Türkiye'deki siyasal yapının yargı ve polis eliyle şekillendirildiği 2007'den bugüne uzanan bir hat var.Bir de 2007 öncesinde bu iktidarın 'Biz gömlek değiştirdik' diye işe başladığı muhafazakâr demokratlık kimliği üzerine oturttuğu, AB ile bütünleşerek hareket ettiğini söylediği bir yapı var. O yapı, 2007 sonrasına bakarsak toplumu çeşitli dinamikleriyle beton bariyerler gibi ayakları üzerine oturtmak, bir yapı sökümü ile eski yapıyı ortadan kaldırıp, o ayaklar üzerine kendi bileşenlerinden birşeyler i nşa etmeye yönelikti" ifadelerini kullandı. KURUMLARIN İÇİ BOŞALTILDI "O Gramsci'ci yapının devamında üstünü örttüğünüz şeylerden o beton blokları çekmeye başlarsınız. Artık liberallere ihtiyaç yoktur, liberteryen solculara yoktur, çevrecilere yoktur. Saf görüşü neyse, inşa etmek istediği yapının ana unsurları neyse, ona uygun hareket etmek istediği bir dünya vardır" diyen Gökçer Tahincioğlu, "Türkiye'nin geldiği durumu, 15 Temmuz darbesini de dikkate alarak, buna benzetiyorum. Darbe öncesi ve sonrası yaşananları da benzer yollardan gitmek isteyen insanlar arasındaki iktidar mücadelesinin sonucu olarak görüyorum. Silah yoluyla devşirmeye çalışılan bu yolun çok daha kötü bir şekilde sonuçlandığı, sonrasında da bugüne çıktığımız; yani kurumların ortadan kalkmadığı ama içinin bütünüyle boşaltıldığı bir bir yapıya evrildik" dedi.Bu durumun medya için de geçerli olduğunu söyleyen Tahincioğlu, "Medyanın dönüşümüne de bence 2007 sonrasında başka bir gözle bakmamız gerekir. 2007, Türkiye siyasal atmosferi ve Türkiye basınında bir kararın verildiği, dönüşüm için düğmeye basıldığı bir tarihtir" şeklinde konuştu. MEMLEKET NEYSE ANA AKIM ODUR Ergenakon ve Balyoz davaları olarak bilinen davalarla ilgili ana akım medya haberlerinin farklı dönemlerde farklı şekilde yazıldığı, gazete manşetlerinin farklı şekillerde atıldığı örneğinden yola çıkan Tahincioğlu, "Memleket neyse ana akım odur. İddiası da tam olarak memleketteki bütün unsurları yansıtmaktır. Kısmen solcu, kısmen sağcıdır; Fenerbahçelidir, Galatasaraylıdır, biraz da Antalyasporludur. Nerde çokluk varsa ana akım oraya yönelir. Başına gelen de ondan gelir zaten" ifadelerine yer verdi. "Ben iktidara yakın 2007 medyasının, Cemaat medyasının günahının çok olduğunu düşünüyorum. İpe sapa gelmez suçlamaları, bilgi notlarını, o bilgi notlarının ertesi günün gazetesinde 'Varan bir!' diye haberleştirildiğini biliyorum. Burada ne gazetecilik, ne ahlak, ne de nesnellik var. Bunların hiçbirinden bahsedemeyiz. O ortam bugünkü ortamın zeminini yarattı" diye konuştu. GENÇLERİN YERELDEN BAŞLAMASI DAHA İYİ Konuşmasının son bölümünde genç gazetecilere seslenen Tahincioğlu, "Yerel medya her geçen gün daha da önem kazanıyor. Gençleri, genç arkadaşları yerelde içerik üretmeye, yerelde uzmanlaşmaya yöneltmemiz gerekiyor. Ulusalda çalışmak onlara daha çekici gelebilir, onları daha çok etkileyebilir ama yolun yerelden başlaması daha güzel ve etkili olur. Medyanın çıkış noktası da bu yerel kapılar olacak gibi" ifadelerini kullandı. MUSTAFA KOÇ