Bir diploma meselesi vardı, hatırlar mısınız? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde diplomasının olmadığı gündemde uzun süre kalmıştı. Gerçi hala gündemde ya…

Sonra,

Ankara’da Atatürk’ün mirası, Atatürk Orman Çiftliği alanında kalan alana, yargı kararlarına rağmen, ‘saray’ yaptılar, “gücünüz yetiyorsa yıkın!” dediler. Saray hala yerinde duruyor ve sakinleri de hala aynı.

Sonra,

2010 referandumu sonrasında, bugün düşman ilan ettikleri ile birlikte Anayasa değişikliğini geçirip, kendilerine bağlamanın yollarını açtılar.

Sonra,

Kendilerinin imzaladıkları, adını imzaların atıldığı kent olan İstanbul’dan alan sözleşmeyi, bir gece yarısı, bir imza ile yürürlükten kaldırdıklarını duyurdular.

Sonra, Anayasa’da iki dönem kuralı varken ve bu kural 2017 referandumunda değişmemişken, iki dönem Cumhurbaşkanı’nı, 2017 referandumu değişikliklerini bahane ederek üçüncü kez aday gösterdiler. O aday, şimdi Cumhurbaşkanı.

Sonra,

CHP eski Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na Çubuk’ta yumruk atan serbest bırakılırken, İstanbul’da ‘hilafet’ bayrağına tepki gösteren sonra da çıkan arbedede hilafet bayrağını taşıyan kişiye yumruk atan üniversite öğrencisi tutuklu.

TBMM kürsüsünden ‘eyalet’ tartışması açanlar, ellerini kollarını sallayarak gezerken, Hatay halkının oyları ile TBMM’ye seçilen Milletvekili Can Atalay, cezaevinde olduğu için bu görevini yerine getiremiyor.

Yukarıdaki örneklere bakarak ne bekliyoruz ki?

Konu artık açıklamalarla geçiştirilemeyecek kadar ciddi ve bir devletin omurgası olan Anayasa tanınmıyor.

Özetle devlet dediğimiz yapı, belirli kurallar bütününün, siz bunu hukuk olarak okuyun, demokratik yollarla yetkilendirilmiş kişiler tarafından kullanılmasından ibarettir.

Bugün gelinen nokta gelin ‘devlet’i tartışalım.