Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Edirne Valiliği tarafından yürütülen ‘Saraçlar Caddesi Sağlıklaştırma Projesi’ kapsamında Zindanaltı Mevkii’nde yer alan Roma surlarının alanda inşa edilen yüksek duvarla görünürlüğünün azaltılması kent arkeoloji açısından hatalı bir uygulama olarak değerlendirildi.
Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaraş, modern kent planlamasında temel yaklaşımın, mevcut kültürel mirasın bütün katmanlarıyla korunarak kamusal alanda görünür kılınması olduğuna işaret ederek, “Saraçlar Caddesi’nde uygulanan bu yüksek duvar, estetik açıdan başarılı olsa da, arkasında kalan yaklaşık 1800 yıllık surların algılanmasını engellemektedir” görüşünü dile getirdi.
Edirne’nin tarihi dokusunun ortaya çıkarılması amacıyla yürütülen çalışmalar sırasında 1800 yıllık Roma surlarının duvarla kapatılması, kent arkeoloji açısından hatalı bir uygulama olarak değerlendirildi.
PROF. DR. AHMET YARAŞ: ‘ROMA SURLARI STRATEJİK ÖNEMDE’
Saraçlar Caddesi Sağlıklaştırma Projesi kapsamında yapılan uygulamaları kent arkeolojisi açısından değerlendiren Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaraş, şunları dile getirdi: “Edirne, Roma İmparatoru Hadrianus tarafından MS 123-124 yıllarında kurulan en önemli kentlerden biridir. Tunca Nehri kıyısında yaklaşık 360.000 m²’lik alanda castrum (ordugah) planına göre inşa edilen bu yerleşim, surlarla çevrilmiştir. Günümüzde bu surların bazı bölümleri kısmen korunabilmiştir. Bu Roma kalıntıları, Edirne’nin hem kültürel sürekliliği hem de kültür turizm potansiyeli açısından stratejik öneme sahiptir.
‘BÜTÜN KATMANLAR KORUNARAK GÖRÜNÜR KILINMALI’
2023 yılında eski Edirne Valisi Sayın Hüseyin Kürşat Kırbıyık’ın başlattığı bugün de büyük bir hızla devam eden ‘Saraçlar Caddesi Sağlıklaştırma Projesi’, kente estetik açısından kuşkusuz olumlu katkılar sunacaktır. Ancak proje kapsamında cadde üzerinde Zindanaltı Mevki’nde yer alan Roma surlarının görünürlüğünün azaltılması, kent arkeolojisi ilkeleriyle çelişmektedir. Çünkü modern kent planlamasında temel yaklaşım, mevcut kültürel mirasın bütün katmanlarıyla korunarak kamusal alanda görünür kılınmasıdır. Saraçlar Caddesi’nde uygulanan bu yüksek duvar, estetik açıdan başarılı olsa da, arkasında kalan yaklaşık 1800 yıllık surların algılanmasını engellemektedir. Avrupa kentlerinde antik dönem surları ve benzeri arkeolojik öğeler, kent kimliğinin merkezine yerleştirilir; farklı mimari çözümlerle görünürlükleri artırılır. Bu yaklaşım, ‘urban archaeology’ (kent arkeolojisi) olarak tanımlanır ve çağdaş koruma politikalarının temel bileşenidir.”
MAKEDONYA KULESİ HATIRLATMASI
Edirne’de kent arkeolojisi yaklaşımının olumlu örneklerinden birinin Makedonya Kulesi’nde yaşandığını anımsatan Yaraş, “1990’lı yıllarda, her zaman rahmet ve minnetle andığımız dönemin Valisi Fahri Yücel’in girişimleriyle ortaya çıkarılan Makedonya Kulesi, yakın zamanda kent arkeolojisine dair müze işlevi kazanacaktır. Ancak aynı sur hattında, kentin en önemli caddesindeki bu evrensel değerin perde arkasına alınması, bütüncül koruma yaklaşımıyla çelişmektedir” dedi.
‘KENTİN TARİHSEL GELİŞİMİ GÖSTERİLEBİLİR’
Kent arkeolojisi uzmanlarının üzerinde durduğu temel ilkenin, kültürel sürekliliği kesintiye uğratmadan, farklı dönemlere ait katmanların kamusal mekânda görünür kılınması olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ahmet Yaraş, konuyla ilgili önerilerini de şöyle sıraladı: “Bu bağlamda önerilen çözümlerden biri, mevcut duvarın yüksekliğinin en fazla 1,5 metreye indirilmesi veya belirli bölümlerinde şeffaf pencerelerin açılmasıdır. Belki bu açıklıklara dijital ekranlar yerleştirilerek, kentin tarihsel gelişimini ve arkeolojik buluntularını aktaran multimedya içerikler gösterilebilir. Böylece hem estetik bir düzenleme korunur hem de kentin eşsiz arkeolojik mirası kamuya açık bir şekilde sergilenir.
EDİRNE’NİN 1800 YILLIK SURLARININ DEĞERİ
Sonuç olarak, Edirne’nin 1800 yıllık surlarının kent kimliği açısından taşıdığı değer, yalnızca korunmalarıyla değil, aynı zamanda görünür kılınmalarıyla güçlenecektir. Bu tür uygulamalar, Avrupa’daki kadim kentlerde olduğu gibi, Edirne’nin de kültürel mirasını geleceğe taşımada örnek bir yaklaşım olacaktır.”