Antalya Ticaret Borsası (ATB) Başkanı Ali Çandır, Ekonomi Muhabirleri Derneği Antalya Temsilcisi Mehmet Çınar ve EMD üyeleriyle sohbet toplantısında bir araya geldi, tarım, ekonomi ve Antalya ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

“FARKINDALIK ŞART”

Ali Çandır, Antalya'nın su zengini bir şehir olarak bilinse de, su stresi altında olduğunu söyledi. “Antalya, akan şelaleleri ve akarsularıyla su zengini gibi bir imaj çizse de şu anda su stresi altında bir şehir” diyen Çandır, bu sorunun özellikle tarım ve turizm sektörlerinde büyük bir tehdit oluşturduğunu ifade etti. Su tüketiminin arttığı bu dönemde, farkındalık çağrısı yapan Çandır, “Antalya’daki su sorunu, sadece teknik bir altyapı meselesi değil, aynı zamanda ekonomik bir mesele haline gelmiştir. Bunun için farkındalık oluşturmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“YAĞMUR SUYU HASADI TEŞVİKLENDİRİLMELİ”

Antalya’nın su krizini çözmek için yağmur suyu hasadının teşvik edilmesi gerektiğini belirten Çandır, bu alanda devlet desteğinin önemine değindi. Çandır, “Su hasadını özellikle örtü altı üretimde ya da kamu binalarından başlayarak yağmurun yağdığı dönemde hasadı gerçekleştirip o suyu kullanmamız gerekiyor. Başka unsurlar da var. Örneğin turizm sektörü de bu su sorununu konuşuyor. Otellerde her bir odanın günlük su tüketiminin bin 500 litre olduğu söyleniyor. Orada gri suyu tekrar döndürmemiz gerekiyor. Hatta deniz suyunu arıtan sistemleri artık gündemimiz almak gerekiyor” dedi.

“TAHRİBATIN ÖNÜNE GEÇİLMELİ”

Doğaya verilen tahribata dikkat çeken Çandır, “Antalya son 50 yıldır markasını oluşturan bir şehir değil. En büyük markalarımız tarihi eserlerimiz ya da doğal güzelliklerimiz. Ama imar planlarıyla, plansız yol açmalarla, niteliği yüksek olmayan madenler için dağlarımızı kazmaktan bu doğaya tahribat ediyoruz. Bunların önüne geçmemiz lazım. Biz burada özel teşebbüsü suçlamıyoruz, taş ve maden ocaklarının Antalya gibi doğasıyla var olmuş bir kente buna izin verenlerin daha geleceği düşünerek hareket etmesi lazım” şeklinde konuştu.

“ÇİN’E KARŞI BİR STRATEJİ GELİŞTİRİLMELİ”

Türkiye’nin Çin ile ticaretiyle ilgili bilgi veren Çandır, Türkiye’nin 1 dolarlık ihracatına karşılık Çin’den 13,2 dolarlık alışveriş yapıldığını belirtti. Türkiye’nin toplam cari açığının yüzde 59’unun Çin’den kaynaklandığını vurgulayan Çandır, “Avrupa ve Ortadoğu’ya yaptığımız ihracata baktığımızda Çin’in maliyet avantajı ile bizim ihraç ettiğimiz yüzde 21’lik mallar risk altında. Yani onların buraya girmesi durumunda yaklaşık 42 milyar doları kaybetme riskiyle karşı karşıyayız” dedi. Devletin politikası olarak Çin’de şirketlerin kar etme gibi bir derdinin olmadığını söyleyen Çandır, “Git, yayıl, kapsa, yok et politikasıyla çalışıyorlar. Çin’deki firmaların yüzde 23’ü 2024 yılında zarar beyan etmiş. Bizde yıllardır ilk 500’deki firmamızın zararda olan payı yüzde 10’u geçmemiştir. Çin’de bankaların yüzde 80’i uzun vadeli ucuz kredi veriyor, bizde bu oran yüzde 45” diye konuştu. Çandır, Çin’e karşı bir strateji geliştirilmesi gerektiğini kaydetti.

ÇANDIR’DAN 2025 YILI DEĞERLENDİRMESİ

2025 yılına ilişkin değerlendirmede bulunan Ali Çandır, “2024’te yaşadığımız sıkıntılardan sonra 2025’e hepimiz umutla başladık. Ama 2025’te beklentilerimizi net olarak ortaya koymadı. Geçtiğimiz günlerde açıklanan büyüme rakamlarına baktığımızda büyüme söz konusu ama büyümenin pozisyonu iyi değil. Sanayide gayrisafi hasılamız düştü. Tarımda ise tarihi düşüş zirvesini yakaladık. Ama sadece biz değil dünyada bir takım sıkıntılar var” dedi. Çandır, 2003-2017 döneminde gittikçe yükselen bir küreselleşme ve serbest ticaret iklimi yaşandığını, sonraki dönemde ise gümrük tarifeleri savaşı, içe kapanma ve nispi olarak yurtiçi ekonomik faaliyetlerle büyümeye doğru bir eğilim gösterdiğini, yakın gelecekte de bu eğilimin devam etmesinin beklendiğini ifade etti.

REKABET SERTLEŞİYOR

Dünya ticaretinin dünya GSYH’na oranının son iki yılda yüzde 63’ten yüzde 57’ye gerilediğini, bu rakamın artık küresel ticaretin eskisi kadar açık ve serbest olmadığını gösterdiğini belirten Çandır, “Korumacı politikalar yükseliyor, rekabet sertleşiyor ve her ülke kendi üretimini koruma eğilimini artırıyor. Korumacı tedbirlerin en büyük sonucu da doğrudan dış ticaret dengesinde görülüyor. Dünyada en büyük dış ticaret açığını veren ABD, 2024 yılında, 600 milyar dolar açıktan 200 milyar dolar açığa düşmüş yani açığını yüzde 70 azaltmıştır. Aynı dönemde ülkemizde ise 106 milyar dolar açık 82 milyar dolar açığa düşmüş. Yani yüzde 23 azalmıştır. Bu halimizle açık azaltma eğilimine üçte bir kadar uyumlu olabilmişiz. Mutlak surette açık azaltma eğilimine uyum katsayımızı artırmalıyız. Bunu sürdürülebilir hale getirmenin temel yolu, ihracat artışını ithalatın çok üzerine çıkarmaktan geçiyor” değerlendirmesinde bulundu.

“ÜRETİM GÜCÜ ARTMADAN İHRACATIN YÜKSELMESİ MÜMKÜN DEĞİL”

2024’te en yüksek büyümenin yüzde 5,3 ile ilk çeyrekte görüldüğünü, yılın geri kalanında büyümenin yüzde 3’ün altına gerilediği, son çeyrekte ise 3,7’lik bir büyüme yaşandığını belirten Çandır, “Ancak ithalatın büyümeyi artırdığı bir yapı sürdürülebilir değildir. Üretim gücü artmadan, ihracat gücünün kalıcı olarak yükselmesi de mümkün görünmüyor. Bu noktada Antalya yalnızca bölgesel değil, ulusal bir role sahiptir” dedi.

Muhabir: VİLDAN ÖZKAN