Antalya Barosu, Anayasa Mahkemesi'nin E.2025/133, K.2025/159) sayılı kararıyla Meclis'in "parlamento kararı" adı altında yaptığı işlemlerin Anayasa'ya uygunluğunu denetlememe yönünde hüküm vermesine sert tepki gösterdi. Baro, söz konusu kararın geçmiş içtihatlarla çeliştiğini ve Meclis çoğunluğunun yasaları "parlamento kararı" adıyla denetimden kaçırmasının önünü açtığını belirtti.
"DENETİM MEKANİZMALARI ETKİSİZ HALE GETİRİLİYOR"
Antalya Barosu'nun sosyal medya hesabında yaptığı açıklamada "Bu karar, yalnızca bir yargı yorumu değişliğini değil, hukuk devlerinin fiilen sona ermesi anlamına gelen bir bildiridir" denilerek, yürütme ve yargı erklerinin anayasaya uymadığı durumlarda denetim mekanizmalarının da etkisiz hale getirildiği vurgulandı.
"KEYFİYET ARTACAK, HUKUK GÜVENLİĞİ ORTADAN KALKACAK"
Antalya Barosu, söz konusu kararın Türkiye'de bir süredir devam eden, anayasasızlaştırma" politikasının yeni bir aşaması olduğunu ifade ederek, "Mecliste 'parlamento kararı' olarak adlandırılan işlemlerin anayasal denetim dışına çıkarılması, keyfiyetin artacağı bu hukuk güvenliğinin ortadan kalkacağını yeni bir dönemin göstergesidir" değerlendirmesinde bulundu.
"HİÇBİR YURTTAŞIN HAKKI GÜVENDE DEĞİL"
Açıklamada, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Enis Berboğlu kararları gibi örneklerle yüksek yargı kararlarına uyulmamasının artık sistematik hale geldiği belirtilerek şu ifadelere yer verildi:
"Ne yazık ki ülkemizde geçtiğimiz dönemde karşılaşılan hukuk dışı fiili durumların ne derece ileri gidebileceği acı bir sekilde yaşanılarak test edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin meslektaşımız olan Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay hakkında verdiği hak ihlali kararına Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi tarafından Anayasamızın m. 153/son hükümlerine aykırı şekilde uyulmaması, Anayasa Mahkemesinin Tayfun Kahraman ilgili verdigi hak ihlali ve yeniden yargılama kararı istanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesince yetkisinin gasp edilmesi sebep gösterilerek görmezden gelinmesi, Anayasa Mahkemesinin Enis Berberoğlu hakkında verdigi hak ihlali ve yeniden yargılama tedbiri kararlarının istanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesince hiçe sayılması, 2016'dan itibaren OHAL KHK'ları ve devam eden süreçte COVID tedbirleri kapsamında yayımlanan KHK'lar ile birlikte oluşan bir istisna rejimi ve örtülü bir anayasasızlık hareketi, 2013 Gezi eylemleri süreci ve 19 Mart 2025 Saraçhane protestoları basta olmak üzere ülke genelinde anayasal bir hak olan toplantı - gösteri yürüyüş hakkının uygulanamayacak şekilde kısıtlanması gibi anayasal hak ihlalleri Türkiye Cumhuriyeti için belirttiğimiz "anayasasızlaştırma" politikalar ile birlikte ne yazık ki olağan ve sürekli yeni bir eşiğin aşıldığı bir hal almıştir. Tüm bu devinimin ülkemiz için yarattığı vahim tabloda mecliste adı "parlamento karar" olarak konulan hususların Anayasaya aykırılıklarının dahi denetlenememesi, keyfiyetin artacağı, hukuk güvenliği ilkesinin ve Anayasanın fiilen askıya alındığı yeni düzenin ve yeni bir aşamanın çok vahim bir göstergedir. Bilinmelidir ki Anayasaya aykırı işlemlerin denetim dışına çıkarıldığı, hukuk güvenliğinin yok edildiği bir düzende hiçbir yurttaşın hakkı güvende değildir."





