5 sene boyunca bizi Ankara’da temsil edecek milletvekillerini belirlemek için 2023 yılında sandığa gittik. Seçimlerin üzerinden 2 yıldan fazla süre geçti. Antalyalılar Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderdiği milletvekillerini tanıyor mu? İsimlerini biliyor mu? Akla ve dile gelen ilk isimler arasında Baykal var, tesadüfen örgütlü bir vatandaşa denk geldiysem partisinin 3 vekilinin adını sayıyor. Başka bir vatandaş milletvekilinin adını cep telefonuna sürekli katıldığı tv programlarının bilgisini mesaj olarak göndermesinden hatırlıyor. Mikrofon uzattığım vatandaşların geri kalanı, bunun yüzde 80’e tekabül ettiğini rahatlıkla söyleyebilirim, isim veremiyor.
ANTALYA'DA MİLLETVEKİLLERİ NE DURUMDA?
Türkiye’de siyasi partilerde milletvekili adaylarının belirlenmesi önseçimden ziyade, parti liderlerinin güç çemberine girme becerisiyle gerçekleştiği için bu sonuç çok da şaşırtıcı gelmiyor. Buna karşın Antalyalı pek çok milletvekilinin, seçmenini temsil sorumluluğunu yerine getirmek üzere canla başla çalıştığını söyleyebiliriz. Bazı vekiller bu çalışmalarını sosyal medya ile daha iyi gösterirken bazılarıysa çalışsa da gösteremeyebiliyor. CHP Milletvekilleri içinden Aykut Kaya bu bakımdan halkla temaslarını, Meclis’e taşıdığı Antalya sorunlarını görünür kılmakta oldukça mahir. Aliye Coşar, Mustafa Erdem, Cavit Arı ise daha çok il başkanlığının etkinliklerinde grup olarak hareket etmeyi tercih ederken gerek çevre konuları olsun gerek kente karşı işlenen suçlarda olsun vatandaşların eylemlerinde bulunarak destek verirken ya da Meclis kürsüsünde sorunları dile getirmede ellerinden geleni yapıyorlar. Sururi Çorabatur ise Antalya’da halk protestolarında değil partisinin organize ettiği basın açıklamaları, toplantı ve mitinglerde boy göstermeyi tercih ediyor. Meclis kürsüsünde ise zayıf.
AKP Antalya milletvekilleri arasında da özellikle Mustafa Köse ve Tuba Çokal, isimleri kent ile en fazla gündeme gelenler arasında. Her ne kadar iktidar partisinin etkinlikleri devlet kurumlarının etkinlikleri, yerel bürokrasi ile içli dışlı olup bu ortamların kadrajında yer alsalar da muhalefet partisinin eleştirilerine yanıt verirken ya da CHP yerel yönetimini eleştirirken onların isimleri kulaklarımıza gözümüze çarpabiliyor.
SEÇİLDİKTEN SONRA KENTLE İLİŞKİ KURUP GELİŞTİRME ÇABASINA GİRMEDİ
Saadet Partisi’nden Şerafettin Kılıç halkın eylemlerine katılmaktan ziyade yaptığı basın açıklamalarıyla Antalya’nın sorunlarını gündemine aldığını, bu kentin vekili olduğunu belli ediyor ve ‘ben buradayım’ diyor. Kente bigâne değil. Serap Yazıcı Özbudun örneğini hatırlıyoruz. Gelecek Partisi’ndeydi. 5’li masa listesinden seçilebilecek bir sıraya konulmuş ve seçilmişti. Antalya ile hiçbir organik bağı, ilişkisi de yoktu. Seçildikten sonra da kentle bir ilişki kurup geliştirme çabasına girmedi. Gazeteciler onu Antalya’da birkaç etkinlikte gördü ya da görmedi. Bu etkinliklerin çoğu da protokole yönelik etkinliklerdi. Barajlara HES; meralara GES yapılırken, kıyılar işgal edilirken, turizmde sorunlar yaşanırken, Antalya çiftçisi halde salatalığını 3 liraya domatesini 5 liraya satarken yoktu. Oylarıyla seçildiği Antalya, sorunları ve ihtiyaçları onu pek bir alakadar etmedi. 5 yıldızlı otellerde protokolün yoğun katılım gösterdiği etkinliklerde arzı endam etti. Nitekim daha sonra da seçmenine ihanet etmekte herhangi bir sakınca görmeden bir gecede AK Parti’ye öylece geçiverdi.
GÖZLERDEN IRAK BİR MİLLETVEKİLİ DAHA
Ve tıpkı Serap Yazıcı Özbudun gibi gözlerden ırak bir Antalya milletvekilimiz daha var. Kendisi için DEM milletvekili diyebiliriz ancak ne kadar Antalya milletvekili diyebiliriz?
Partisi’nin yerel yönetimlere, yerinden yönetime, yerel yönetimin özerkleşerek güçlenmesine verdiği öneme, ekolojinin korunmasına, emeğin savunulmasına gösterdiği hassasiyete rağmen DEM Parti Milletvekili Saruhan Oluç’u Antalya’da bu alanlardaki gelişmelerde ne sesini duyabildik ne kendisini görebildik. Elbette Antalya’da her Nevruz Bayramı’nda ve 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde partisiyle alandadır. Ancak ne Oymapınar Barajı’na GES yapılmak ne Gidengelmez Dağları’nda Cengiz Holding maden ocağını genişletmek ne Doyran Barajı’na HES yapılmak istenirken ne Alanya Antalya otoyolu tartışılırken ne sahiller kıyılar halka kapatılırken ne de toptancı halinde çiftçiler ürününü değerinin çok altında satarken ya da alanda fırtınadan, doludan kan ağlarken, ne de turizm işçileri az paraya saatlerce güvencesiz çalışmaktan bitap düşerken Saruhan Oluç ve alakası orada yoktur. Saruhan Oluç. Meclis kürsüsünde de Antalya’nın herhangi bir ihtiyacı, sorunu, Antalya’da yaşanan bir haksızlıkla ilgili bir konuşma yaptığı duyulmamakla birlikte, yerel gazetecilere Antalya’yı ilgilendiren herhangi bir konu hakkında yaptığı bir basın açıklamasına da rastlanmamaktadır. Barış, silah bırakma, çözüm süreci ile ilgili Antalya’dan gazeteciler kendisini arar, görüşünü sorar ve sadece bu alanda görüşleri Antalya yerel basınında kendisine yer bulur. Elbette bunlar, genel Türkiye politikası için yaptığı katkılar da çok değerlidir ama insan ister istemez şunu soruyor Antalya ve Antalya’da yaşayan Kürtler Saruhan Oluç’a Antalya ile sen kendini fazla yorma, Meclis’te DEM vekil sayısı artması için seni meclise sokacağız diye zımni bir mutabakata ve rızaya mı varmıştır?
Ya da Saruhan Oluç Antalya için çalışıyor da görünürlük çalışmalarında mı bir ihmali, yetersizliği var yoksa gerçekten ortada gösterecek bir çalışma, çaba, eylem mi yok? İnsan partisinin yanı sıra seçildiği kentin vekili de olmalı diye düşünüyorum. Türkiye partisi olmanın yolu vekillerinin seçildikleri kentin vekili olmasından da geçtiğine inanıyorum. Neden DEM Parti önümüzdeki yerel seçimlerde Antalya’da bir belediyenin yönetimini de kazanma iddiası taşımasın? Bu iddiayı taşıyabilmenin bir yolu da partisinin vekilinin o kentteki aktifliğinden geçiyor. Yoksa Kepez’de, 90’lı yıllarda yaşadığı şehirdeki şiddetten Antalya’ya göçerek biriken Kürt nüfusunun burada karşılaştığı kapitalizmin yol açtığı yoksulluk, sağlıksız çevre başta olmak üzere diğer şiddet türlerine bigâne kalmaktan değil.