İzmir Seferihisar’da geçtiğimiz Haziran ayında çıkan orman yangınlarında 10 bin hektardan fazla ormanlık alan kül oldu. Seferihisar’a bağlı Orhanlı köyündeki ormanlar da yangından zarar gördü. Ancak yangının üzerinden yaklaşık iki ay bile geçmeden doğanın kendini yenilemesine ilişkin görüntüler, ağaçların gövde ve dallarıyla birlikte umutları yeşertti. Orhanlı Vadisi’nde yaşayan ve burada kadim zeytincilik kültürünü yaşatan Doğa Derneği Onursal Üyesi Güven Eken, yangının ardından kısa süre içinde kendini yenilemeye başlayan ormanın ‘dirilişini’ sosyal medya hesaplarında paylaştı. Fotoğraflarda, yangının külleri üzerinde yeşerip çiçeklenen hayıtlar, gövdesinden sürgünler fışkıran meşe ve ahlatlar ile Akdeniz sıcağına ve kuraklığa karşı direncin simgesi olan makilerin iki ay içinde yeşermeye başladığı görülüyor.

YANGINLARA KARŞI YETERİNCE HAZIR MIYIZ?

Antalya Körfez Gazetesi muhabiri Yusuf Yavuz'un haberine göre, bu yaz özellikle Akdeniz kuşağı ormanlarında yaşanan yangınların ardından ortaya çıkan tablo, iklim krizinin etkileri, tüm Akdeniz’de hızla artan yangın riskleri ve buna bağlı önleyici ormancılık politikaları konusunda yeterince hazırlıklı olmadığımızı bir kez daha gösterdi. Türkiye’nin orman yangınları konusunda yalnızca söndürme odaklı değil, aynı zamanda sıkı önleyici tedbirlerin öne çıkarıldığı bir eylem planını hayata geçirerek sıkı sıkıya uygulanması gerekiyor.

ORHANLI VADİSİ’NDE UMUTLAR YEŞERDİ

Bir yanda yangınların kararttığı coğrafyanın hüznü hüküm sürerken, diğer yandan ise yangının küllerinden filizlenen yeşil umutlar doğanın direncine işaret ediyor. Yangınların büyük zararlar verdiği Seferihisar Orhanlı Vadisinde yaşayan Doğa Derneği Onursal Üyesi Güven Eken, yangının ardından yeniden yaşama tutunan ağaçlara tanıklık etti.

GÜVEN EKEN: "ORMANIN DİRİLİŞİ"

Orhanlı Vadisindekiki yangının ardından iki ay gibi bir süre geçmesine rağmen ağaçların yeniden canlanmasını “Ormanın Dirilişi” olarak niteleyen Eken, kaydettiği görüntüler eşliğinde gözlemlerini paylaştı. Orhanlı Vadisi’nde, bu bölgede binlerce yıl geçmişi olan geleneksel zeytincilik kültürünü yaşatma çabası veren Güven Eken, başta Doğa Derneği bünyesinde yürütülen ‘Türkiye’nin Önemli Doğa Alanları’ projesi olmak olmak üzere birçok doğa koruma projesinde imzası olan isimlerden biri.

HAYITLAR ÇİÇEKLENDİ, MEŞELER SÜRGÜN VERDİ

Orman yangınları sonrasındaki ağaçlandırma çalışmaları konusundaki tespitlerini de paylaşan Eken, Orhanlı Vadisi’ndeki “Ormanın dirilişi”ne yönelik tanıklığı ve gözlemlerini şu ifadelerle aktarıyor: “Seferihisar’daki büyük yangından bu yana sadece iki ay geçti. Bu sürede hiç yağmur yağmadı ve sıcaklık bir çok gün 40 derecenin üzerindeydi. Oysa şu günlerde yangın yerinde yürürseniz, bir bahar tazeliğiyle yeniden yeşeren yapraklar göreceksiniz. Dün sabah, işte bu yürüyüşlerden birindeydim. Seferihisar Orhanlı vadisindeki ağaçlar, tüm bu zor koşullara rağmen inanılmaz bir diriliş hikayesi yazıyor. Hayıt çalıları daha yangından bir hafta sonra yeniden yeşermeye başladı ve bugün bazıları yeniden çiçek açtı. Meşeler ve ahlatlar dallarından yeniden sürdü. Tümden yananlar ise köklerinden hızla büyüyen filizler verdi. Maki bitkileri de aynı şekilde.

"KIZILÇAM’IN STRATEJİSİ FARKLI"

Kızılçamın stratejisi ise tümüyle farklı. Onlar bir daha yeşermemek üzere tümüyle yandı. Fakat yangında yüksek sıcaklıkla patlayan çam kozalaklarından binlerce tohum etrafa saçıldı. Her biri ilk yağmurda çimlenecek ve her bir ölü ağacın çevresi yüzlerce yavru ağaçla dolacak.

SÜR TOPRAĞI, DİK FİDANI: ORMAN MI ‘AĞAÇ TARLASI MI?’

Akdeniz ormanlarındaki bu çeşitliliği ve ilham verici dayanma gücünü iyi kavramak lazım. Ağaç dikmek için toprağı sürmek, yangınla zaten hasar görmüş bu ormanın kendini iyileştirme çabasını yavaşlatmaktan ve buradaki çeşitliliği bozmaktan başka bir şey değil. Doğanın henüz tam olarak işitilmeyen bir aklı, bir düşüncesi var. Ağaçlandırma çalışmalarının bu bilgiyi esas alması, toprağı sürmeden ve yangın bölgesinin doğal tür çeşitliliğine saygı duyarak yapılması gerekiyor. Sür toprağı, dik bir fidan... Ne yazık ki yangın yerinde bunun bir karşılığı yok. Hatta, zararı var.”

Kaynak: ANTALYA KÖRFEZ GAZETESİ-YUSUF YAVUZ