TMMOB Peyzaj Mimarları Odası Antalya Şube Başkanı Gülsüm Kıldan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde geçtiğimiz Temmuz ayında kabul edilen ve zeytinlik alanların madencilik faaliyetlerine açılmasına olanak tanıyan yeni yasal düzenleme hakkında çarpıcı uyarılarda bulundu. Kıldan, bu değişikliğin yalnızca hukuki bir düzenleme değil; ekosistemleri, kırsal yaşamı ve gıda güvenliğini tehdit eden çok boyutlu bir risk olduğunu ifade etti. Antalya özelinde ise bu tehdidin daha da yakıcı bir hale geldiğini belirten Kıldan, düzenlemenin “doğrudan yaşam alanlarımıza ve ortak geleceğimize yönelmiş büyük bir tehdit” olduğunu vurguladı.
ANTALYA’NIN DOĞAL DENGESİ GERİ DÖNÜLMEZ ŞEKİLDE ZEDELENEBİLİR
Açıklamasında Antalya’nın Akdeniz havzasında yer alması nedeniyle biyolojik çeşitlilik açısından dünyanın öncelikli korunması gereken bölgelerinden biri olduğuna dikkat çeken Gülsüm Kıldan, kentte hâlâ sürdürülebilir bir kıyı-kırsal dengesi bulunduğunu ancak bunun hızla bozulmak üzere olduğunu belirtti. Zeytinliklerin genellikle verimli, düşük eğimli ve tarım açısından yüksek değer taşıyan arazilerde bulunduğunu hatırlatan Kıldan, bu alanlar bir kez madenciliğe açıldığında toprağın yapısal ve biyolojik olarak geri döndürülemez biçimde tahrip olacağını dile getirdi.
“ZEYTİNLİKLER, TOPRAĞIN HAFIZASIDIR”
Başkan Kıldan, zeytinliklerin yalnızca tarımsal üretim alanı değil, aynı zamanda ekosistem hizmetleri açısından kritik işlevler üstlendiğini ifade etti. Bir hektarlık olgun bir zeytinliğin yılda yaklaşık 6-8 ton karbondioksit bağlayabildiğini, bu yönüyle zeytinliklerin iklim kriziyle mücadelede önemli karbon yutakları olduğunu söyledi. Aynı zamanda bu alanların yerel fauna için yaşam alanı sunduğunu, toprak erozyonunu önlediğini ve mikroiklimi düzenlediğini belirten Kıldan, zeytinliklerin kültürel bir hafızayı da taşıdığını vurguladı. Binlerce yıllık zeytin ağaçlarının yerine genç fidanlar dikmenin bu ekolojik ve kültürel değeri geri getirmeyeceğini, yeni dikimlerin ne karbon tutumu ne de ekolojik bütünlük açısından eşdeğer olmadığını belirtti.
“ZEYTİNLİKLER GİDERSE, KIRSAL EKONOMİ DE ÇÖKER”
Antalya'nın Kaş, Gündoğmuş, Döşemealtı, Gazipaşa ve Alanya ilçelerinde zeytinciliğin küçük ölçekli aile tarımının temelini oluşturduğunu dile getiren Gülsüm Kıldan, bu alanlarda yapılacak maden veya enerji yatırımlarının sadece çevresel değil, aynı zamanda sosyal tahribata yol açacağını söyledi. Tarım alanlarını kaybeden kırsal nüfusun yerinde tutunamayacağını, bunun da kırsalda yoksullaşma, toplumsal çözülme ve kırsal göç dalgası yaratacağını ifade etti.
“YANGINLARLA ZAYIFLAYAN DOĞAYI RANTA TESLİM ETMEK SUÇTUR”
Haziran–Temmuz 2025 arasında yalnızca Antalya’da ondan fazla büyük orman yangını yaşandığını, ülke genelinde ise 40 bin hektardan fazla orman alanının tahrip olduğunu hatırlatan Kıldan, Antalya’nın bu felaketlerden en çok etkilenen iller arasında yer aldığını belirtti. Zaten yangınlarla yorgun düşmüş orman ekosistemlerinin üzerine bir de madencilik faaliyetleri ile yüklenmenin doğayla birlikte insanı da yok saymak anlamına geldiğini dile getiren Kıldan, bu sürece onay veren herkesin geri dönülemez bir yıkımın parçası olacağı uyarısında bulundu.
“İKLİM KRİZİ KARŞISINDA DOĞAYI KORUMAK ZORUNLULUKTUR”
Başkan Kıldan, 2023 ve 2024 yıllarının kayıt altına alınmış en sıcak yıllar olduğuna dikkat çekerek, IPCC raporlarına göre Akdeniz havzasında önümüzdeki 20 yıl içinde %30’a varan yağış azalması, artan kuraklık ve aşırı hava olaylarının beklendiğini hatırlattı. Ormanların, zeytinliklerin ve sulak alanların bu kriz ortamında iklim direnci sağlayan son doğal kalkanlar olduğunu vurguladı. Bu nedenle doğayı korumanın artık tercihe bağlı bir etik davranış değil, varoluşsal bir zorunluluk olduğunu söyledi.
“ANTALYA SINIRDA: AFETLER ARTIK UYARI DEĞİL, SONUÇTUR”
Antalya’nın son beş yılda büyük yangınlar, sel felaketleri ve uzun süreli sıcak hava dalgaları yaşadığını belirten Gülsüm Kıldan, bilimsel verilere göre bu afetlerin artık istisna değil, kalıcı hale gelen iklimsel sonuçlar olduğunu ifade etti. Kente düşen yağış miktarının düzensizleştiğini, yeraltı su seviyelerinin azaldığını ve doğal örtünün stres altında olduğunu belirterek, bu süreci durdurmak için doğaya yönelik her yeni tehditten vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.
“BU YASAYA SESSİZ KALMAK SUÇA ORTAK OLMAKTIR”
TMMOB Peyzaj Mimarları Odası olarak bu yasaya karşı bilimsel, hukuki ve kamusal tüm araçlarla mücadele edeceklerini açıklayan Başkan Kıldan, çağrısını şöyle tamamladı: Zeytinliklerin kesilmesine, ormanların madene dönüştürülmesine, kırsal alanların rant projelerine teslim edilmesine izin verilemeyeceğini vurgulayarak, “Zeytinliklerimiz madene değil, yaşama hizmet etmelidir. Antalya’nın geleceği; doğasıyla, ağacıyla, ormanıyla mümkündür. Sessiz kalmak, bu suça ortak olmaktır,” dedi.