Türkiye’de dalış turizmi sahip olduğu potansiyeli hakkıyla değerlendiriyor mu? Antalya Körfezi de dahil olmak üzere küresel ısınma ve çevresel nedenlerle Türkiye’de su altı canlılığı hızla azalıyorken, tanıtım eksikliği, fiyat karmaşası ve çevresel tehditler de bu soruya ne yazık ki dolu dolu bir evet cevabı vermeyi önlüyor. “Türkiye’de dalış turizminde işler nasıl gidiyor?”u Antalya’nın önde gelen dalış ve cankurtaran eğitmeni İsa Alemdar değerlendirdi.
TÜRKİYE'DE DALIŞ TURİZMİ
Dalış turizmi Türkiye’de köklü bir geçmişe sahip. İstanbul Caddebostan’daki Türk Balıkadamlar Kulübü su altına ilgi duyanlara yıllar önce kapılarını açtı. 1960’lı yıllarda Türkiye'de zıpkınla balık avı ve tüplü dalış yapılırken, dünya yeni yeni CMAS (Dünya Sualtı Aktiviteleri Konfederasyonu) çatısı altında toplanıyordu. Türkiye de bu sisteme 1980’de Sualtı Sporları, cankurtarma, Bu Kayağı ve Paletli Yüzme Federasyonu ile dahil olarak belgelendirme sistemine geçiyor.
ANTALYA'DA 55 DALIŞ MERKEZİ VAR
Bugün Türkiye genelinde 300’e yakın dalış merkezi var. Kalkan’dan Alanya’ya uzanan hattaki 55 dalış merkezi, yaz sezonunda yoğun şekilde faaliyet yürütüyor. Her gün ortalama üç dalış yapılıyor, bu da sezon boyunca 100 bini aşkın dalış anlamına geliyor. En fazla tercih edilen dalış noktalarının başında Kaş geliyor. Antalya Körfezi ise geçmişteki canlılığını arıyor.
“KÖRFEZDE ESKİDEN GÖRDÜĞÜM CANLILARI ARTIK GÖREMİYORUM"
25 yıldır Antalya Körfezi’nde faaliyet gösteren dalış eğitmeni İsa Alemdar, bölgedeki değişimi şu sözlerle anlattı: “Her yıl daha kötüye gidiyor. Dalıştan alabileceğimiz tek şey fotoğraf, bırakabileceğimiz tek şey kabarcık. Kirlenme canlı popülasyonunu ciddi biçimde etkiliyor. İlk yıllarda her dalışta karşılaştığım minare şeklindeki tritonları artık hiç göremiyorum. Pinalar tamamen kayboldu. Deniz çayırları yok denecek kadar azaldı. Oksijen üreten bu canlıların yokluğu su altındaki yaşamı tehdit ediyor.”
"FİYAT REKABETİ KALİTEYİ DÜŞÜRÜYOR"
Türkiye'de dalış fiyatlandırmasında ciddi bir standart sorunu yaşanıyor. Örneğin Amerika’da dalış merkezlerinin tamamında ortalama 100 dolarlık sabit bir fiyat uygulaması varken, Türkiye’de bu denge bozulmuş durumda. Deneme dalışı için belirlenen süre minimum 30 dakika ve 5 metre derinlik olmasına rağmen bazı merkezler bu süreyi 5 dakikaya indirip aynı ücreti alabiliyor. Bu durum hem sektörde fiyat rekabetini "üründen çalarak" yapma eğilimine sürüklüyor hem de güven ve kaliteyi zedeliyor.
"DALIŞ TURİZMİNDE GÜVENSİZ FİYAT POLİTİKASI VAR"
Türkiye’de deneme dalışı fiyatları 1000 TL ile 2500 TL arasında değişiklik gösteriyor. Dalış dernekleri sezon başında dalış merkezlerinden teklif alarak örneğin “2000 TL tavan fiyat” belirlese de, piyasa bu fiyatı sabote ederek 750 TL gibi düşük ücretlere kadar inebiliyor. Bu da sektörde istikrarsız ve güvensiz bir fiyat politikası yaratıyor. Buna karşın Türkiye, dünya genelinde dalış hizmetleri açısından hâlâ görece ucuz bir ülke konumunda. Örneğin Mısır’da 100 Euro’nun altında dalış hizmeti almak mümkün değil. Yunanistan’da bu rakam ortalama 75 Euro civarında.
DÜNYADA DALIŞ TURİZMİ NASIL?
Dünyada dalış turizmi, sunduğu deneyimlere göre farklı türlerde şekilleniyor:
• Kıyıdan Dalış: Mısır gibi ülkelerde, otel konaklamasıyla birlikte kıyıdan yapılan günübirlik dalışlar yaygın. Bu sistemde tekneye binmeden kıyıdan doğrudan dalış gerçekleştiriliyor.
• Tekneyle Gidilen Dalış: Daha profesyonel dalışlar için kıyıdan uzaklaşılarak tekneyle belli noktalara ulaşılıyor. Bu tür dalışlar daha uzun ve derin su deneyimleri sunuyor.
• Liveaboard (Teknede Konaklamalı Dalış): Bu, dalış turizminin en üst segmentini oluşturuyor. Süper lüks motoryatlarda konaklanarak genellikle 7 gün boyunca günde en az 3 dalış yapılan, toplamda 21 dalışı kapsayan organizasyonlar düzenleniyor.
SADECE BODRUM VE GÖCEK'TE
Türkiye’de bu yüksek segmentli hizmeti veren sadece iki tekne bulunuyor. Bodrum ve Göcek çıkışlı bu teknelerle 4 ila 7 günlük teknede konaklamalı “liveaboard” dalış turları düzenleniyor. Alemdar, bu hizmetin Türkiye’de hâlâ sınırlı sayıda olması, pazardaki çeşitliliğin artması gerektiğine işaret ediyor.
DENETİM VE GÜVENLİK ZORUNLU
Yetkili dalış merkezleri Turizm Bakanlığı, Sahil Güvenlik ve federasyon tarafından denetleniyor. Alemdar, sektörde hâlâ kaçak faaliyet yürütenler olduğunu ancak yaptırımların ağır olduğunu belirtiyor. Güvenlik konusunda ise Alemdar kurallar net diyor “Her dalış öncesi brifing zorunlu. Gerekirse kişi dalıştan men edilebilir, hatta deport edilebilir. Bu işin şakası yok. Biz üçüncü şahıs sigortasını mecburen yaptırıyoruz.”
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN TEKNOLOJİ ŞART
Alemdar, Türk dalış merkezlerinin teknolojiye ayak uydurmakta geç kaldığını savunuyor. Dünyada DPV, Nitrox, Sidemount, Trimix gibi tekniklerin yaygınlaştığını ancak Türkiye'de bu dalların yeterince gelişmediğini dile getiriyor. Alemdar’a göre Türkiye, Avrupa pazarına coğrafi yakınlığı ve maliyet avantajıyla öne çıkabilir. Ancak tanıtım eksikliği potansiyelin kullanılmasını engelliyor. Türkiye'de batık turizmi güçlü bir alternatif olabilirken, uluslararası fuarlarda süreklilik sağlanamıyor. “Çanakkale’yi Düsseldorf’taki fuarda çok iyi tanıttılar ama süreklilik gerekiyor. Bizde olanı dünyaya anlatamıyoruz,” diyen Alemdar , bu yıl Avrupa’nın Türkiye’ye uyguladığı vize sınırlaması sonucu sektörle ilgili fuarlara da katılamadığına dikkat çekiyor.