Cumhurbaşkanlığı'nın himayesinde Dışişleri Bakanlığı tarafından bu yıl ilki düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu, Antalya Belek'teki NEST Kongre Merkezi'nde başladı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun ev sahipliğini yaptığı ve 3 gün sürecek toplantıya, 10 devlet ve hükümet başkanı, 42 dışişleri bakanı, 3 eski devlet ve hükümet başkanı ile 52 uluslararası örgüt temsilcisi katılıyor.
'ANTALYA DİPLOMASİNİN MERKEZİNDE'
Foruma eşi Emine Erdoğan ile birlikte katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcıları Türk turizminin başkenti, Akdeniz'in incisi; tabiatı, tarihi, kültürel zenginlikleriyle dünyaca ünlü Antalya'da geleneksel Türk misafirperverliğiyle ağırlamaktan mutluluk duyduğunu söyledi. Foruma Antalya'nın ev sahipliği yapmasının tesadüf olmadığını belirten Erdoğan, "Antalya tarih boyunca medeniyetlere beşiklik yapmış, insanlık tarihine yön vermiş, kıtaların kavşak noktası Akdeniz'in en güzel şehirlerinden biridir. Tıpkı Akdeniz gibi Antalya'da farklı kültürlerin ortak yuvası, ortak yurdudur. Asırlardır her kökenden ve inançtan insanı barış içerisinde bir arada yaşatan Antalya'mız diplomasinin de merkezinde yer almıştır. Dışişleri bakanımızın yoğun gayretleriyle bu yıl ilkini icra ettiğimiz forum ile şehrimizin bu özelliğine yeni bir boyut daha kazandırmış oluyoruz" dedi.
DİJİTAL DİPLOMASİ
Diplomasinin, insanlığın toplu halde yaşamaya başladığı tarihlerden beri var olan, kullanılan, üzerinde kafa yorulan bir alan olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Daha yakın bir tarihteki tanımıyla savaş ve barış güçleri arasındaki dengeyi oluşturan diplomasi önleyicilik vasfıyla önemini sürekli artırmıştır. İletişim teknolojileri, internet, sosyal medya ve artan küreselleşmeyle birlikte diplomasinin alanı da şüphesiz genişlemiştir. Bugün diplomasi deyince sadece devlet ve hükümet yetkilileri arasında kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerden bahsetmiyoruz. Bu kavramlar aynı zamanda kamu diplomasisinden kültür diplomasisine, turizm diplomasisinden ticaret diplomasisine kadar çok geniş bir yelpazede yürütülen çalışmaları da kastediyoruz. Politika aktörleri kadar diplomasinin icra edildiği platformlarda değişiyor, çeşitleniyor. Artık siyasetçiler ve diplomatlarla birlikte STÖ'ler, iş dünyası, medya ve üniversiteler arasındaki temaslarda dış politikayı şekillendiriyor. Giderek daha fazla gündeme gelen dijital diplomasi de yine bu dönemin kazanımlarından biridir" dedi.
'SIKILI YUMRUKLARLA MUSAFAHA OLMAZ'
Diplomasinin alanının bu kadar genişlemesinin, gerilimlerin azaltılmasında insanlığa büyük fırsatlar sunduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:"Sıcak çatışmaların yıllarca devam ettiği günümüzde diplomasi sanatının önümüzü açtığı yeni kulvarlara olan ihtiyacımızda artıyor. Dönem, sorunların suhuletle çözümünde diplomasiyi, diplomasinin inceliklerini, dışlama değil daha fazla devreye alma dönemidir. Hep söylediğimiz gibi sıkılı yumruklarla musafaha olmaz. İşte bu sıkılı yumrukları gevşetecek en etkili yol hala diplomasidir. Dünyadaki değişimi doğru okuyan, gelecek nesiller için çözümler üreten, maziden süzülüp gelen birikimi yeniden yoğurarak istikbale taşıyan vizyoner bir diplomasi pratiğini hakim kılmamız gerekiyor. Karşı karşıya olduğumuz tehditlerin büyüklüğü, uluslararası planda dayanışmayı ve iş birliğini zaruri kılıyor. Küresel koronavirüs salgınında bu ihtiyacı hepimiz bir kez daha hissettik. Uluslararası toplum elindeki tüm araçlara rağmen salgının yıkıcı etkilerini yönetmede maalesef iyi bir imtihan veremedi."
'BU YAPILARLA YOLCULUĞUMUZU DEVAM ETTİREMEYİZ'
Sadece siyasetçiler ve diplomatlar olarak değil akademisyenler, öğrenciler, iş adamları, sivil toplum kuruluşları olarak topyekun yeni şeyler söylenilmesi gereken dönemde olunduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: "Eskinin alışkanlıklarıyla geçmişin dar kalıplarıyla günümüzün sorunlarına çözüm bulamayacağımız açıktır. BM Güvelik Konseyi başta olmak üzere küresel sistemin üzerine inşa edildiği ana yapılar mevcut halleriyle çözümün değil sorunun bir parçasıdır. İki kutuplu dünya tasavvurunun bize dayattığı bu kurumsal yapılarla 21'inci yüzyıldaki yolculuğumuzu devam ettiremeyiz. Türkiye olarak 'Dünya 5'ten büyüktür' sancağı altında yürüttüğümüz mücadelenin gayesi eskinin yüklerinden kurtularak yeniyi kucaklamaktır. 8 milyar insanın kaderi, BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5 ülkenin insafına bırakılamaz. 190 ülkeye bir süreliğine masada oturma hakkı veren ancak kendi kaderleriyle ilgili söz hakkı tanımayan bir sistem adalet üretmez. Adaletin bulunmadığı yerde çatışma, gerilim ve zulüm eksik olmaz. Yeni dönemde diplomasimizi yoğunlaştırmamız gereken alanların başında güvenlik konseyinin daha kapsayıcı bir yapıya kavuşturulması geliyor."
'ULUSLARARASI TOPLUMDAN GEREKLİ DESTEĞİ ALAMADIK'
Gerek terör örgütleriyle mücadelede gerekse Suriye'yi istikrarlılaştırmak için çalışmalar yaptıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yaptığımız çalışmalarda uluslararası toplumdan gerekli desteği alamadık. Ülkemizdeki sivilleri katleden caniler siyasi sığınmacı statüsü verilerek yıllarca korundu, kollandı himaye gördü. DEAŞ'la mücadele kılıfı altında güney sınırımız boyunca bir terör devleti kurulmaya çalışıldı. PKK'nın her yıl 10 milyonlarca euro haraç toplamasını engelleyecek birkaç göstermelik operasyon dışında hiçbir kararlı adım ne yazık ki atılmadı. Oysa terörün her türlüsüyle mücadele dünyaya demokrasi ve hukuk dersi verenler başta olmak üzere herkesin görevidir" dedi. Suriye'de barış ve istikrarın sağlanmasının sadece Türkiye'nin değil tüm ülkelerin sorumluluğunda olduğunu belirten Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Cenevre'de sunduğu egemen eşitliğe dayalı iki devletli çözüm önerisini desteklediklerini vurguladı.