Antalya Müze Çalışma Grubu, Antalya Barosu’nda ortak basın açıklaması gerçekleştirdi. Düzenlenen basın açıklamasında söz alan Av. Tuncay Koç, inşaat mühendislerinin projeye yönelik maliyet hesabı yaptığını, yapılan hesap sonucunda ise projenin tamamlanmasının ardından kamu zararının oldukça büyük olduğuna dikkat çekti.
“KAMU ZARARI BUGÜN İTİBARİYLE 177 MİLYON TL”
Antalya Barosu’nda düzenlenen basın açıklamasına, Baro Başkanı Ali Çağdaş Bozener, Antalya Müze Çalışma Grubu Üyesi Av. Tuncay Koç ve diğer ilgililer katıldı. Toplantıda söz alan Tuncay Koç, “4 bin 500 metrekarelik bu ek bina, sağlam olmasına rağmen geçerli analizler yapılmadan aynı işleme tabi tutulmuştur. Ona ilişkin rapor da bulunmamaktadır. İnşaat mühendislerinin hesaplamasına göre sadece ek binanın kamu zararı bugün itibarıyla 177 milyon liradır. Ana müze binası da düşünüldüğünde kamunun uğradığı zarar milyonlarca lirayı, hatta milyara yakın bir rakamı bulacaktır” dedi.

SORUMLULAR HAKKINDA HUKUKİ ADIMLAR ATILACAK!
Antalya Müzesinin depreme dayanıksız olduğuna dair herhangi bir belgeye şu ana kadar ulaşılamadığına dikkat çeken Tuncay Koç, yıkımın acele bir şekilde gerçekleştirildiğine dikkat çekti. Koç açıklamasında, “Bu kapsamda sorumlu görülen ilk yüksek bürokrat, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı’dır. Kendisi Antalya Müzesi’nin birinci etap yapım ve taşıma işinde onay makamı olarak imza atmıştır. Belgelerde “taşıma ve yeniden yapım” denilse de, bu süreç fiilen yıkımı da içermektedir. Ancak özellikle ihale belgelerinde “yıkım” ifadesi geçmemektedir. Bu nedenle Bakan Yardımcısı, deprem performans analizi yapılmadan bu işleme olur verdiği için sorumludur. Başkanımızın da aktardığı gibi, analiz yapılmadan ihaleye çıkılmıştır” dedi.

BÜROKRATLARA DİKKAT ÇEKTİ
“İkinci sorumlu, Antalya Kültür ve Turizm Bakanlığı Müzeler Genel Müdürü Birol İnciçiköz’dür. Müzelerin bağlı olduğu genel müdürlük olarak bu işlere onay vermiş, ihalenin yapılması konusunda Antalya Röleve ve Anıtlar Genel Müdürlüğü’nü görevlendirmiştir. Görevlendirme yapılırken bir yönetmeliğe atıf yapılmıştır” şeklinde sözlerini sürdüren Koç, “Yönetmeliğin başlığı şudur: “Korunması gerekli kültür varlıklarının onarımları ve restorasyonları ile çevre düzenlemesine ilişkin mal ve hizmet alımlarına dair usul ve esaslar.” Bu yönetmelik kapsamında müzenin ihalesi yapılmış, fakat yönetmelik yapım ve yıkımı içermemektedir. Normalde EKAP’a bağlı Kamu İhale Kurumu üzerinden açık ihale yapılması gerekirken, bu özel yönetmelik kullanılarak işlem yürütülmüştür. Böylece sanki müze yıkılmıyormuş da restorasyona gidiyormuş gibi gösterilmiştir. Bu da açık bir yanlışlıktır” dedi.

“ANTALYA MÜZESİ MÜDÜRÜ MUSTAFA DİLBER SORUMLUDUR”
“Burada Antalya Müzesi Müdürü Mustafa Dilber de sorumludur. Çünkü kendi müzesini koruması gerekirken, deprem performans analizinin olmadığını ortaya koymamış, aksine sürece göz yummuştur” şeklinde sözlerini sürdüren Koç, “Antalya Röleve ve Anıtlar Müdürü Veysel Akın da Genel Müdürlüğün talebi üzerine ihaleyi yapmış ve müzenin yıkılmasında sorumluluk üstlenmiştir. Müze 13 Eylül günü yıkılmıştır; ancak geçerli bir deprem yıkım belgesine ulaşılamamıştır. Belgelerde böyle bir rapor bulunmamaktadır, oysa olması zorunludur. Ayrıca Antalya’da inşaat sezonu yasağı kapsamında bu yıkımın yapılmaması gerekirken, buna da onay verilmiştir. Bu süreçte dönemin Antalya Kültür ve Turizm İl Müdürü Candemir Zoroğlu da sorumludur. Bu kişiler hakkında soruşturma izni verilmesi talep edilmiştir. Burada “görevi kötüye kullanma” ve “görevi ihmal” söz konusudur. Çünkü ortada kamu zararı vardır. Aynı zamanda çevrenin kasten kirletilmesi de söz konusudur” diye sözlerini sonlandırdı.
“ANTALYA MÜZESİ 2025 YILINA DAMGA VURDU”
Antalya Barosu Başkanı Ali Çağdaş Bozener ise Antalya Müzesi’yle ilgili verilen mücadeleye dikkat çekti. Bozaner, “Biliyorsunuz, 2025 yılının en önemli kent bazındaki olaylarından biri müze konusuydu. 20 Mart 2025 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı, müzenin depreme dayanaksız olduğu ve depolama alanının yetersiz kaldığı gerekçeleriyle önce kapatma, ardından yıkıma ilişkin kamuoyuna duyuruda bulundu. Bu açıklama ile başlayan süreç, temel teşkil etti. O günden bu yana meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, sanatçılar ve yurttaşlar, bunun neden yapılmaması gerektiğine dair kendi uzmanlık alanlarında çok değerli bilimsel ve teknik açıklamalarda bulundular, görüş ve önerilerini paylaştılar. Fakat Anayasa’nın temel ilkelerine, hukuka ve kanunlara aykırı bir şekilde, en son aşamada müze bir gecede ansızın yıkılarak bu kentin daimi sembolü, toplumsal hafızası ve kültürel değeri ortadan kaldırılmış oldu. Daha önceki açıklamamızda da belirtmiştik: Evet, müze artık ortadan kalktı; ancak bunun bir daha tekrarlanmaması ve bu gibi kültürel miraslara dokunmanın bir müeyyidesi olduğunun herkes tarafından bilinmesi için biz bu işin peşini bırakmayacağız” dedi.
“GEREKLİ GİRİŞİMLERDE BULUNACAĞIZ”
“Mücadelemizi sürdüreceğiz ve ilgililerle, sorunlarla ilgili gerekli girişimlerde bulunacağız demiştik” şeklinde konuşan Bozaner, “Öncesinde hukuka aykırılıklara kısaca değinmekte fayda var. Birincisi, süreç başından bu yana şeffaf yürütülmedi ve idarenin işlemleri usulüne uygun şekilde yapılmadı. Müzenin depreme dayanıksız olduğu iddia edilse de, bu iddiayı destekleyen hiçbir bilgi, belge veya emare ne dava dosyasına ne de kamuoyuna sunuldu. Örneğin, müze 16 Temmuz 2025’te kapatıldı; ancak yıkıma dayanak teşkil ettiği söylenen deprem performans analiz raporu ancak 23 Temmuz’da ortaya çıkarıldı. Yani gerekçe, idari işlemden çok sonra oluşturuldu. Yine bizim de içinde bulunduğumuz iki farklı sivil toplum kuruluşuyla açtığımız davalar devam ederken ve yürütmeyi durdurma talebimiz hakkında kısa süre içinde karar verileceği belirtilmişken, bu karar beklenmeden yıkım sürecine girildi” dedi.
“YIKIM ERKENE ALINDI”
Bozaner açıklamalarını şu şekilde sürdürdü:
“Ayrıca inşaat genelgesine göre 15 Mayıs – 15 Ekim tarihleri arasında yapılmaması gereken bir yıkım, bu dönemde gerçekleştirildi. Hafta sonu, kimseye haber verilmeden, toplum sağlığı ve güvenliği hiçe sayılarak, büyük bir toz bulutu ve gürültü eşliğinde, asbest raporları alınmadan ve kamuoyuna bilgilendirme yapılmadan yıkım gerçekleştirildi. Yani nereden bakarsanız bakın, başından itibaren hukuka aykırılıklar silsilesiyle karşı karşıya kaldık. Bu sadece kültürel, tarihi ve Antalya için önemli bir değerin yıkılması değil; aynı zamanda büyük bir kamu zararının da ortaya çıkması sonucunu doğurdu. Bu hususlar raporlarda da yer almaktadır. İşte bu sebeple, daha önce yaptığımız suç duyurularına ek olarak bugün itibarıyla valiliğe soruşturma izni verilmesi yönünde başvuruda bulunduk. Bir kısmı bakanlık çerçevesine gitti. Kimlerdi bunlar? Birincisi Antalya Müze Müdürü, ikincisi Antalya Röleve ve Anıtlar Müdürü, üçüncüsü ise önceki Antalya Kültür ve Turizm İl Müdürü hakkında soruşturma izni verilmesi için valiliğe başvuruda bulunduk. Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı’na gönderilmek üzere yaptığımız ikinci başvuruda da Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı ile Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü hakkında sorumlu oldukları gerekçesiyle başvurularımızı tamamladık.”






