Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ve Tıbbi Biyoteknoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özgür Dandin, kadınlarda yaygın olarak görülen pelvik taban hastalıklarına dikkat çekerek, makat fıtığı olarak bilinen rektoselin özellikle doğum yapmış kadınlarda sık karşılaşılan bir pelvik taban hastalığı çeşidi olduğunu söyledi. Toplumda kadınların yüzde 30 ila yüzde 50'sini ilgilendiren bu hastalığın sıklığının giderek arttığını belirten Doç. Dr. Dandin, "ABD Nüfus Sayım Bürosu'nun 2010'dan 2050'ye kadar olan nüfus projeksiyonlarından elde edilen veriler kullanılarak yapılan bir çalışmada pelvik taban hastalıklarının görülme sıklığında önemli bir artış öngörmektedir. 2050 yılına kadar, en az bir pelvik taban hastalığı yaşayan kadın sayısının 2010'daki 28.1 milyondan 43.8 milyona çıkması beklenmektedir. Bu projeksiyon, rektoselin de içinde bulunduğu pelvik organ sarkmalarının %46 oranında artacağını göstermektedir" dedi.

KABIZLIK, AĞRI, DIŞKILAYAMAMA GİBİ ŞİKAYETLERLE GELİYORLAR

Rektoselin, rektum yani bağırsağın son kısmı ile vajen arasındaki fibröz duvarın özellikle doğum sonrasında bozulması sebebi ile, rektumun vajinaya doğru fıtıklaşması olduğunu anlatan Doç. Dr. Dandin, bu durumun kadınlarda kabızlık, zorlu dışkılama, makat ve vajina bölgesinde ağrı, laksatif veya lavman kullanımı, karın şişkinliği, karın ağrısı, idrar semptomları (inkontinans), vajinal semptomlar (disparoni, vajinal şişlik), dışkı kaçırma, seyrek bağırsak hareketleri, makattan kanama, anal şişlik gibi şikayetlere yol açtığını aktardı. Dandin, "Bu hastalarda hemoroid, makat çatlağı gibi sorunlar da çok sık rastlanıyor. Kimi zaman tanı konulamadığında hastalara yalnızca hemoroid tedavisi uygulanabiliyor, ancak bu, asıl sorunu çözmüyor". Asıl sorun tedavi edilmediği için şikayetler de devam ediyor" diye konuştu.

AMELİYAT YERİNE VÜCUTTAN ALINAN YAĞ DOKUSU KULLANILIYOR

Geleneksel tedavilerde cerrahi olarak yama koyma ya da vajina duvarının açılıp onarılması gibi yöntemler kullanıldığını belirten Doç. Dr. Dandin, bu ameliyatların hem komplikasyon riski taşıdığını hem de hastalığın tekrar etme olasılığının bulunduğunu söyledi. Hasta memnuniyetinin bu nedenle düşük kaldığını ifade etti. Yeni yöntemle ilgili bilgi veren Dandin, "karın bölgesinden alınan yağ, mekanik filtrasyon yöntemiyle kök hücre açısından zenginleştirilerek rektumla vajen arasındaki hasarlı bölgeye enjekte ediliyor. Tamamen minimal invaziv bir işlem. Bu yöntem, şu anda dünyada yalnızca tarafımızca uygulanmaktadır" dedi.

TEDAVİ SONRASI HASTALAR AYNI GÜN TABURCU EDİLİYOR

İşlemin oldukça kısa sürede tamamlandığını vurgulayan Doç. Dr. Dandin, "Yaklaşık 10 dakika süren bu uygulamadan sonra hasta oldukça kısa sürede taburcu edilebiliyor. Hastanede kalış süresi en fazla 2 saat oluyor. Ertesi gün işe dahi gidebilir. Kabız kalmamaları için diyet öneriyoruz ve pelvik taban egzersizleri tavsiye ediyoruz" ifadelerini kullandı. Tedavinin iki seans halinde uygulandığını, ilk uygulamadan 1,5 ila 2 ay sonra ikinci enjeksiyon yapıldığını dile getiren Dandin, "Şu ana kadar hiçbir yan etki gözlemlenmemiştir. Çünkü hastanın kendi dokusu kullanılıyor. Yağ dokusunun sağladığı mekanik destek ve bu dokudan elde edilen kök hücrelerin yenileyici etkisi sayesinde iyileşme süreci hızlı ilerliyor" dedi.

"CERRAHİDEN SONUÇ ALAMADIĞIMIZ 10 HASTAYA BU YÖNTEMİ UYGULADIK"

Yöntemin, daha önce cerrahi tedaviden fayda göremeyen hastalarda da işe yaradığını belirten Doç. Dr. Dandin, "cerrahiden sonuç alamadığımız 10 hastaya bu yöntemi uyguladık. Hepsinde olumlu sonuç aldık. Hasta memnuniyeti, daha önce belirttiğim gibi %89 oranındadır" dedi. Dandin, ayrıca yöntemin tekrar uygulanabilir olması sayesinde, özellikle yaşlı, ameliyat olamayacak durumda olan veya hastalığı başlangıç seviyesinde olan kadınlarda da tedavi seçeneği sunduğunu vurguladı.

Kaynak: İHA