Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Antalya'da Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı (ATGV) Eğitim ve Sosyal Tesisi'nde düzenlenen 20. Uluslararası Adli Tıp Günlerinde konuştu. Tunç, adli tıbbın gerçeği bilimin diliyle adalete taşıyan kritik bir uzmanlık alanı olduğunu vurgularken, Gazze'de yaşanan soykırıma da dikkat çekti. Uluslararası Adalet Divanı kararlarının hayata geçirilmediğini belirten Tunç, "Uluslararası hukuk güven kaybediyor, çünkü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi adil değil" ifadelerini kullandı.
"ADLİ TIP GERÇEKLERİ GÜN YÜZÜNE ÇIKARTIR"
Adli Tıp'ın bilimin ışığını, adaletin terazisine taşıyan hukukun ayrılmaz bir tamamlayıcısı olduğuna işaret eden Tunç, "Adli Tıp, bir yandan insan bedeninin sessiz tanıklığını çözümlerken, diğer yandan hukuk dünyasının en karmaşık, en gizemli vakalarına ışık tutar. Her bir bulgu, her bir inceleme, hakikate giden yolun taşlarını örer. Bir parmak izi, bir DNA örneği, bir otopsi raporu; kimi zaman en karmaşık davaların çözüm anahtarını elinde tutar. Hukuk uyuşmazlıklarından, ceza soruşturma ve yargılamalarına adli tıp; delile dayalı bilimin gücüyle, karanlıkta kalan gerçeklerin gün yüzüne çıkmasını sağlar. Böylece adli tıp, adaletin, toplumsal güvenin ve hukukun üstünlüğünün de teminatı olur. Kısacası adli tıp gerçeği bilimi diliyle adalete taşır" diye konuştu.
"81 İLDE 145 ADLİ TIP ŞUBESİYLE HİZMET VERİYORUZ"
"Adalet Bakanlığı olarak son 23 yılda, böylesine önemli bir kurumun yapısını güçlendirecek birçok adım attık" diyen Bakan Tunç, şunları söyledi:
"Bu kapsamda, 2002 yılında 802 olan personel sayısını; akademisyen, adli tıp uzmanı, asistan, hekim, mühendis, biyolog ve kimyager gibi çeşitli branşlarda olmak üzere toplam 3 bin 190'a çıkararak insan kaynağı kapasitesini güçlendirdik. Teknolojik imkânların artırılmasına ve adli tıp hizmetlerinin yurt genelinde yaygınlaştırarak birimlerin fiziki şartlarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalara hız verdik. Adli Tıp hizmetlerinde her geçen gün artan iş yükü ve çeşitlilik göz önüne alındığında, farklı ihtisas alanlarında kurumsallaşma zorunlu hale geldiğinden; 2002 yılında sadece 5 olan ihtisas kurulu sayısını 11'e çıkardık. Son derece ileri teknoloji ürünü cihazlarla donatılmış "Adli Bilişim İhtisas Dairesini" kurarak ihtisas daire sayısını 7'ye yükselttik. 2002 yılında Adli Tıp Kurumu yalnızca 25 ilimizde 18 şube müdürlüğünde hizmet sunuyordu. Yaptığımız yatırımlarla 81 il merkezi ve 145 Adli Tıp Şube Müdürlüğü ile adli tıp hizmetlerini ülke geneline yayarak en hızlı şekilde hizmet verir hale getirdik. 2002 yılında 6 olan Adli Tıp Grup Başkanlığı sayısını 16'ya yükselttik. Adlî Tıp Kurumu merkez binasını 2006 yılında hizmete açtık. İstanbul Bahçelievler'de yer alan Adli Tıp Kurumu yeni hizmet binasının yapım ihalesini 6 Ekim'de gerçekleştiriyoruz. 2 yıl içinde de binamızı tamamlamayı hedefliyoruz."
"2025 YILININ 8 AYINDA 615 BİNİ AŞKIN ADLİ DOSYA İNCELENDİ"
Adli Tıp Kurumu Başkanı ve Uluslararası 20. Adli Tıp Günleri Kongre Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Hızır Aslıyüksek, kurumun 2024 ve 2025 yılındaki işlemlerinden bahsetti. Aslıyüksek, Adli Tıp Kurumu'nun 2024 yılında yaklaşık 28 bin 802 otopsi, 23 bin 704 ölü muayenesi, 467 bin 497 adli muayene ve 147 bin 587 DNA incelemesi olmak üzere toplam 901 bin 606 adli dosyayı inceleyerek, mütalaa ve adli rapor düzenlediğini, 2025 yılının ilk 8 ayında ise yaklaşık, 18 bin 134 otopsi, 14 bin 122 ölü muayenesi, 287 bin 448 adli muayene ve 97 bin 651 DNA incelemesi olmak üzere toplam 615 bin 944 adli dosyayı inceleyip, mütalaa ve adli rapor düzenlediğini bildirdi.
"ULUSLARARASI MAHKEMELER İNANDIRICILIĞINI KAYBETTİ"
Bakan Tunç, konuşmasında Gazze'deki katliama da değinerek şunları söyledi:
"Biz burada insan haklarını konuşurken maalesef Filistin'de Gazze'de 2 yıldan bu yana insan hakları ihlalleri dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor. 65 binden fazla masum insan maalesef dünyanın gözü önünde katledildi. Bunların büyük bir çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşuyor. Gazze'deki soykırım uluslararası hukukun etkisizleştirildiğini, uluslararası mahkemelerin inandırıcılığını kaybettiğini bütün dünyaya göstermiş durumda. Uluslararası Adalet Divanı'nda BM soykırım sözleşmesini ihlal eden İsrail'in yargılandığı davada alınan tedbir kararları, maalesef hayata geçirilemedi. Karar sadece kağıt üzerinde. Kim uygulayacak bu kararı? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi. Neden uygulamıyor? Çünkü orada adil bir yapı yok. Bir vetoyla insani yardım, ateşkes önergeleri reddedilebiliyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde soykırım işleyen, çocukları, kadınları katleden soykırımcılar hakkında yakalama kararı çıkartılıyor ve tutuklama talep ediliyor ama tutuklama talep edilen soykırım suçluları, o katiller bütün dünyayı dolaşarak kendilerini demokratik ülke olarak nitelendiren ülkelerin parlamentolarında ayakta alkışlanabiliyor. İşte bu çifte standart maalesef uluslararası hukuka güveni, uluslararası mahkemelere güveni azaltıyor ve yok ediyor."