I

Doğada simetri yoktur. Tıpkı ayıp ve günah kavramları gibi. Tarih boyunca insanlık hemen her

kültürde ayıp ve günah kavramlarını üretse de ayıp ve günahsız bir gün ne kelime bir an bile

yoktur, olmamıştır.

Buradan hareketle kavram üretmek teoridir, hayatı belirleyen ise pratiktir. Şimdilerde söylem ve

eylem dediğimiz.

Simetri demiştim ya girişte. (Bu yazı ileri-geri kurgulu bir metin olacak gibi görünüyor. Malum

yazının da bir canı var.) Örneğin yüzünüze bakmanın ve görmenin en sıradan şekli vesikalık bir

fotoğrafınıza bakmanızdır. Yüzünüze burundan ikiye bölerseniz hiç de simetrik olmadığını

görürsünüz. Veya ben fakirin sağ ayağının başparmağı, sol ayağının başparmağından büyüktür.

Al sana asimetrik bir görüntü daha.

İnsanlar simetri kavramını geometride, resim ve mimaride kullanmışlardır. Simetri görsel

eşitliktir. Bir terazi dengesi. Hâlbuki eşitlik doğada yoktur. Eşitsizlik, doğanın döngü dinamiğidir.

Örneğin yaşam ve ölüm aynı anda yola çıkarlar. O iki yumurtanın çiftleşmesiyle başlayan

yolculukta yaşam bir adım önde gider. Yaşamla ölümün eşitlenmesi ise ölümün bir adım öne

çıkması demektir. Yeni bir döngü başlar doğada. Beden bir şekilde toprağa karışır. (Bazı

kültürlerde ölü bir törenle yakılmaktadır.) Bu durum “topraktan geldik toprağa gideceğiz” sözüyle

de ifade edilebilir. Antik çağda da ölüler toprağa bırakılmaktadır.

Eşitlik, matematikteki soyutlamalarda ve hukukta da kullanılan bir kavramdır. “Bütün insanlar

eşittir” ifadesi bir teoridir. Hayatın ve toplumun akışında ise iki insanın bir araya gelmesiyle çift

akıntılı bir durum oluşur. Ala vere yaşanan bir döngü. Her eğim ve eğilim kendi dinamiğini taşır

şüphesiz.

Toplumsal yaşamın lafzında da uygulamasında da eşitlik olmasını düşünmek görece bir

kavramdır. Olması gereken sadece fırsat eşitliğinin sağlandığı bir toplumsal yapıdır. Çünkü

zıtların birliği doğanın, kâinatın (toplumun elbette) varoluş yasasıdır. Oluşun ve dönüşümün

dinamiği.

Dönüştürerek biriktiren hep

Kitaptı doğa

Şeyleri

II

Kum edip de eleyendi dağ

Sabrını

Kuytusunda denizin

O çöl saklısı

Saksıda açan göktü

Ortanca mavisi deniz

O düş zerresi tomurcuk

Şafağın alacasında

Damlayan musluğun

Sesindeki ırmak

Kum tanesindeki çöl

Zerresi dağın

III

Şeyler, okuyup görebildiğimiz kadardır bizim için. Hayat da o şeyler arasında görece bir

boyuttur şüphesiz. Birbirinin içinde geçip giden algılar. (Görememek de bir algı boyutudur.)

Cevabın sorusuydu doğa

O harf âlemi ışığın

Gölgesi şeylerin

Kendi değildi elbet

Tozuyan suret

Baktıkça aynalara

Düş lekesi tümcelerdi