Sanatçı ve araştırmacı Sümer Ezgü, Yörük kültürünün doğayla kurduğu benzersiz ilişkiye dikkat çekerek, bu kadim yaşam biçiminin korunarak gelecek kuşaklara aktarılması gerektiğini vurguladı. Ezgü, Yörüklerin doğayı tüketmeden yaşama anlayışıyla bugün çevre bilinci açısından da önemli bir örnek sunduğunu ifade etti.
"YÖRÜKLER DOĞAYI SEVER"
Yörüklerin doğayla iç içe yaşadıkları için doğanın dilini çok iyi bildiklerini belirten Ezgü, “Yörükler doğayı sever çünkü ona daima ihtiyaç duyarlar ve yalnızca ihtiyaçları kadar tüketirler. Biz çocukken atık suları sokağa değil, ağaç diplerine dökmeyi öğrendik. Otlar kökünden değil filizinden koparılır ki yeniden büyüsün” dedi.

"GUGUK KUŞUNUN ÖTÜŞÜ BAHARIN HABERCİSİDİR"
Doğanın işaretlerinin Yörük yaşamında yol gösterici olduğuna dikkat çeken Ezgü, guguk kuşunun ötüşünün baharın ve yayla göçünün habercisi olduğunu, keçilerin soğuk havalar yaklaşırken çıkardığı ‘hışır’ adlı tüylerin ise sahile dönüş zamanını işaret ettiğini anlattı. Ezgü, hışır döküldüğünde havaların ısındığını ve yeniden yaylaya göçün başladığını söyledi.

"YÖRÜKLER DAĞLARI SAVAŞ İÇİN DEĞİL ÜRETİM İÇİN KULLANIR"
Yörüklerin dağları savaş için değil üretim için kullandığını vurgulayan Sümer Ezgü, bir ailenin yüzlerce keçi yetiştirerek ülke ekonomisine katkı sağladığını belirtti. Hayvanların zaman zaman köylülerin bahçelerine girmesi durumunda kavga ya da mahkemeye başvurulmadığını dile getiren Ezgü, “Yörükler zaman kaybetmek istemez. İki davar verir, el sıkışır ve yollarına devam ederler. Çünkü göçü ve mevsimi kaçırmamak hayati önem taşır. Bu yüzden refleks olarak barışseverdirler” diye konuştu.

"YÖRÜK KADINI ÜRETKEN VE GÜÇLÜDÜR"
Yörük göçünün merkezinde kadının yer aldığını söyleyen Ezgü, Yörük kadınının özgür, üretken ve güçlü bir figür olduğunu ifade etti. Çadırın ortasındaki direğin erkeği temsil ettiğini, ancak çadırın iç düzenini ve yaşamın akışını kadının sağladığını belirten Ezgü, kadının gerektiğinde tek başına dağda davar güdebilecek bir özgürlüğe sahip olduğunu vurguladı. Göçer yaşam tarzının kültürel üretimi de şekillendirdiğini belirten Ezgü, cura, sipsi, kaval ve ıklığ gibi taşınabilir enstrümanların Yörük müziğinin temelini oluşturduğunu söyledi.

EZGÜ, ATATÜRK'ÜN SÖZLERİNİ HATIRLATTI
Barışçıl yapılarının yanı sıra Yörüklerin yurt savunmasında da ön safta yer aldığını hatırlatan Sümer Ezgü, Mustafa Kemal Atatürk’ün Yörükler için söylediği, “Toros Dağları’na bakınız; eğer bir Yörük çadırı ve o çadırda tüten bir duman görürseniz bilin ki bu dünyada hiçbir güç bizi yenemez” sözünü anımsattı. Ezgü ayrıca Atatürk’ün ailesinin Yörük kökenli olduğunun bilindiğini ifade etti.

YÖRÜK KÜLTÜRÜNÜN YAŞATILMASI İÇİN ÇAĞRIDA BULUNDU
Sümer Ezgü, Yörük kültürünün sahip olduğu kadim bilgi, müzik, dans ve yaşam felsefesinin dejenere edilmeden yaşatılması gerektiğini belirterek, “Bu farkındalık Kültür ve Turizm Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, belediyeler, üniversiteler ve yerel yönetimler aracılığıyla desteklenmeli; kültürel aktarım etkinlikleri ve konserlerle güçlendirilmelidir” çağrısında bulundu.




