Burası eski Antalya limanı, 1967 yılı Mayıs'ından bir görünüm. Eski liman, 1980'lerden sonra daha çok yat limanı olarak anılıyor. Bugün animasyon dekoru gibi duran korsan gemilerinin işgal ettiği yat limanının kentin kalbi olduğu zamanlardan yansıyan görüntüler, gündelik hayatın nabzının attığı mekanlardan biri olduğunu gösteriyor.
Kentin ürettiği mallar ve doğal ham maddeler limandan dış dünyaya ulaşıyor, kentin ihtiyacı olan mallar da yine bu limandan geliyordu...
"Turistik" olma uğruna limanın geleneksel yaşayışı birer birer dönüştürüldü. Balıkçılar, yük tekneleri, kaptanlar, tayfalar, fenerciler ve her türlü yükü sırtlayıp yaşamın çarkının dönmesine katkı koyan hamallar. Bu görüntüler Penn Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji bölümünün oluşturduğu dijital arşivden alınma. İki ayrı videoda Antalya, Isparta, Burdur ve Akşehir'den bazı görüntüler yer alıyor.
Kentlerin geleneksel çarşıları gibi geleneksel limanlar da yaşayan mekanlardır. Bir deniz kenti olan Antalya'da son 50 yılda yaşamın birçok alanını turizmin belirleyiciliğine terk etmek, özgün dokuyu yok ettiği gibi yerine yozlaşmış ve başkalaşmış, yabancılaşan sentetik bir dokuyu ikame ediyor. Yaşamın doğal akışının aslında daha "turistik" bir görünüm yarattığı hep ıskalanıyor. Her yeri simülasyona dönüştürmek gerekmiyor.
Orta Çağ'da Anadolu'daki ticaret yollarını besleyen limanlardan biri olan Antalya limanı, kentin hem vitrini hem de hafızası. Milyonlarca liralık bütçeler ayrılarak uygulanan birçok hatalı proje yerine limanın yeniden kentin kalbi olacak yaşayan bir mekan olması için çaba harcanmalı. Boğaçayı'nın geleceğini karartan çılgın projeler yapmak yerine kentin hafızasını canlandıracak, hayata dokunan projelere imza atmak zamanı. Geleceğin kentleri, kökleriyle yeniden bağlar kurabilen kentler olacak...