Antalya İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Behzat Özkan, Lider TV ekranlarında yayınlanan "Gün Başlıyor" programında Ahmet Demir'in konuğu oldu. Prof. Dr. Özkan, özellikle yaz aylarında Antalyalıların ve şehri ziyaret edenlerin sağlığını korumak adına önemli uyarılarda bulundu. Özkan, sıcak havalardan korunma yolları, beslenme önerileri ve Antalya'daki sağlık hizmetlerine dair kapsamlı bilgiler verdi.
"SODYUM EKSİKLİĞİ YATAĞA DÜŞÜREBİLİR"
Prof. Dr. Özkan, Antalya'da sıcaklıkların 38-46 derece bandında seyrettiğini ve daha da yükselebileceğini belirtti. Sıcaklardan korunmak için genel ve özel tedbirler alınması gerektiğini vurgulayan Özkan, özellikle çocuklar, yaşlılar, kalp, akciğer, kronik böbrek ve karaciğer hastaları gibi risk gruplarını uyardı. Özkan, vücut ısısı arttığında nabzın ve tansiyonun da arttığını, bunun risk gruplarında daha yıkıcı etkiler yapabileceğini ifade etti. Terlemenin vücudun kontrol mekanizması olduğunu ancak terlerken tuz kaybedildiğini, tuzun sadece suyla karşılanması halinde sodyum eksikliği (hiponatremi) gelişebileceğini söyleyen Özkan, Hiponatreminin halsizlik, bitkinlik, yorgunluk, bulantı, kusma ve hatta yatağa düşmeye kadar varan sonuçları olabileceğini dile getirdi.
"RİSK GRUPLARI DIŞARI ÇIKMAMALI"
Sıcaktan korunmak için alınması gereken tedbirleri sıralayan Prof. Dr. Özkan, güneş ışınlarının yeryüzüne dik geldiği 11.00 ile 18.00 saatleri arasında özellikle risk gruplarının dışarı çıkmaması gerektiğini belirtti. Dışarı çıkılması durumunda ise korunaklı, açık renkli giysiler ve şapka kullanılması gerektiğini ifade eden Özkan, sağlıklı bireylerin egzersizlerini sabahın erken saatlerinde veya akşam geç saatlerde, güneşe maruz kalmadan yapmalarını önerdi. Özkan, günde 30 dakika, haftada 210 dakika, kalp hızını yüzde 10-20 artıracak hafif yürüyüşlerin ideal olduğunu, ağır egzersizlerden kaçınılması gerektiğini tavsiye etti.
"SU TÜKETİMİNİ İHMAL ETMEYİN"
Prof. Dr. Özkan, sıcak havalarda beslenmenin de hayati önem taşıdığını vurguladı. Vücudun sıcakla birlikte sadece su değil, sodyum, potasyum, klor, magnezyum gibi mineralleri de kaybettiğini belirten Özkan, bu minerallerin yerine konulmaması durumunda kramplar, halsizlik ve hipotansiyon gibi belirtilerin ortaya çıkabileceğini söyledi. Susuzluk hissedilmese dahi günde 2 ila 4 litre (12-14 bardak) su içilmesi gerektiğini hatırlatan Özkan suyun yürüyüş yaparken, arabada ve iş yerinde mutlaka yanımızda bulunması gerektiğini ifade etti.
ENFEKTE OLABİLECEK YİYECEKLERİN TÜKETİMİNE DİKKAT!
Kahve ve gazlı içeceklerden uzak durulması gerektiğini belirten Özkan, ayran, meyve suları ve kuşburnu suyu gibi içeceklerin tercih edilmesini önerdi. Kızartma ve yağlı gıdalardan kaçınılması gerektiğini tavsiye eden Özkan, daha çok sebze ve meyve tüketilmesi gerektiğini dile getirdi. Gıda hijyenine dikkat çekerek, beklemiş et ve pilav gibi kolay enfekte olabilecek gıdaların tekrar tekrar buzdolabına konulup çıkarılmasından kaçınılmasını, süt ve yumurta gibi gıdaların saklanmasında hijyen kurallarına uyulmasını isteyen Özkan, ayrıca mineral ve vitamin (B ve C vitaminleri) takviyelerinin de önemine değindi.
"KAHVE TÜKETİMİ KEMİK MUKAVEMETİNİ AZALTIYOR"
Özkan, özellikle gençlerin aşırı kahve tüketimi konusunda ciddi uyarılarda bulundu. Günümüzde lise çağındaki çocukların Türk kahvesi yerine yabancı menşeli, yüksek kafein içerikli kahvelere düşkün olmasının kalp sağlığı ve kemik sağlığı açısından risk taşıdığını belirten Özkan, kafeinin kalp hızını yüzde 10-20 artırdığını ve kemiklerden kalsiyumu çekerek idrarla atımını artırdığını, bunun da kemik erimesi (osteoporoz) riskini artırdığını ifade etti. Ergenlik çağında kahve içmenin, ileride ulaşılacak kemik mukavemetini azalttığını ve özellikle kız çocuklarında 45-50 yaşından sonra kemik ağrıları ve travmatik olmayan kırıklara yol açabileceğini söyleyen Prof. Dr. Özkan, büyüme çağındaki çocuklarda kahve tüketiminin kesinlikle yasaklanması gerektiğini vurguladı. Özkan, Türk kahvesinin daha sağlıklı bir seçenek olduğunu, ancak onun da günde 1 kez ve yorgunluk kahvesi olarak içilmesi gerektiğini dile getirdi.
"HAVUZ VE DENİZ SULARI DENETLENİYOR"
Antalya'da serinlemek için klima, havuz ve deniz gibi seçeneklerin kullanıldığını belirten Prof. Dr. Özkan, Antalya İl Sağlık Müdürlüğü'nün halk sağlığı başkanlığının havuz ve deniz sularını etkin bir şekilde denetlediğini, turistlerin sağlıklı bir ortamda tatil yapabilmeleri için yoğun çalıştıklarını ifade etti. Hastanelerin de bu konuda hazırlıklı olduğunu ve gerekli tedbirlerin alındığını söyleyen Özkan, klima kullanımında ise sürekli açık tutmak yerine aralıklı (intermitant) kullanılması gerektiğini, soğuk ve buzlu içeceklerden kaçınılması, ılık su içilmesinin tercih edilmesi gerektiğini vurguladı. Özkan, buzlu suyun harareti gidermediğini, aksine yeni bir buzlu su içme isteği doğurduğunu belirtti.
"ANTALYA ŞEHİR HASTANESİ TÜM BİRİMLERİ İLE AKTİF"
Antalya'daki sağlık hizmetlerinin geldiği noktaya değinen Özkan, özellikle son 20 yılda sağlık hizmetlerine ulaşımın ve yaygınlaşmasının benzeri görülmemiş bir düzeye ulaştığını belirtti. 1,5 yıl önce hizmete giren Antalya Şehir Hastanesi'nin tüm birimleriyle aktif olarak kullanıldığını ve şu anda bin 500 yatak kapasitesinden bin 135 yatağının aktif olduğunu söyledi. Özkan, Antalya'nın toplam yatak kapasitesinin ilçeler dahil 4 bin 700-4 bin 710 civarında olduğunu, bunun Türkiye ortalamasına yakın olduğunu ancak 1,5 yıl sonra Türkiye ortalamasının üzerine çıkacaklarını ve yatak sayısının 6 bine ulaşacağını müjdeledi.
BİR HASTANENİN KALİTESİNİ NASIL ANLIYORUZ?
Yatak kapasitesini artırmanın yanı sıra spesifik sağlık hizmetlerini de geliştirmeye çalıştıklarını ifade eden Özkan, Şehir Hastanesi'nde obezite cerrahi merkezi, yanık merkezi, prematüre retinopatisi (ROP) merkezi, aferez merkezi ve Türkiye'de ilk kez 4 yataklı çocuk palyatif merkezi gibi birçok birimi aktif ettiklerini belirtti. Pediatrik kemik iliği nakli merkezi ve pediatrik kardiyovasküler cerrahi (KVC) birimlerini de geliştirmek istediklerini söyleyen Özkan bir hastanenin kalitesini anlamanın en iyi yolunun aciline bakmak olduğunu, acilde yatan hasta sayısı fazlaysa yoğun bakım eksikliği olduğunu belirtti. Özkan, her sabah acil servislerde bekleyen hastaların bekleme sürelerini ve hangi hastanede beklediklerini takip ettiğini ve başhekimlerle sürekli iletişim halinde olduğunu ifade etti.
"BÖYLE BİR DURUM VARSA, MUTLAKA BİLDİRİN"
Bir izleyicinin özel hastanelerdeki acil hizmetlerinin ücretli olduğu yönündeki şikayeti üzerine Prof. Dr. Özkan, acil sağlık hizmetinin ücretsiz olduğunu ve böyle bir durumla karşılaşanların kendilerine bildirmelerini istedi. Özkan, konuyla ilgili gereken incelemenin yapılacağını söyledi.
"RANDEVU SAYISINDA GÖZLE GÖRÜLÜR DÜŞÜŞ VAR"
Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerindeki randevu yükünün son dönemde azaldığını belirten Özkan, bu başarının Sağlık Bakanlığı, Kamu Hastaneleri ve Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Antalya İl Sağlık Müdürlüğü'nün yoğun çabaları sayesinde olduğunu ifade etti. Randevu sayısının 25 bin bandından 9 bin-10 bin bandına düştüğünü söyledi. Bu azalmanın hekim sayısıyla ve nitelikli hekim sayısıyla ilgili olduğunu, özellikle 4 ana branşta randevu sıkıntısının devam ettiğini ve yoğun bakım sayılarını artırmaya çalıştıklarını dile getirdi. Çocuk endokrinoloğu, çocuk gastroenteroloğu, çocuk nöroloğu gibi spesifik alanlarda nitelikli hekimleri kadrolarına dahil etmeye çalıştıklarını belirtti.
"MERKEZE GELME YÜKÜ AZALTILACAK"
Antalya'da sağlık hizmetlerinin bölgesel dağılımına da değinen Özkan, Kaş ile Gazipaşa arasındaki 647 km'lik mesafeye dikkat çekerek, sağlık hizmetlerinin şehri iki yönlü olarak merkeziyetten uzaklaştırması gerektiğini söyledi. Bu kapsamda Demre'de kalp merkezi kurduklarını, Alanya ve Manavgat Devlet Hastaneleri'nin ikmal ihalelerinin kısa sürede yapılacağını ve 1,5 yıl içinde bitirileceğini müjdeledi. Payallar Devlet Hastanesi'nin de ikmal ihalesine çıkacaklarını ve bu yatırımlarla Batı ve Doğu bölgelerindeki hastaların merkeze gelme yükünün azaltılacağını, böylece MHRS randevu yükünün de hafifleyeceğini ifade etti.
"PERSONEL TEMİNİ HIZLA DEVAM EDİYOR"
Aksu Devlet Hastanesi'nin çok güzel bir hastane olacağını ve 2026 yılının Mart ayında Aksuluların hizmetine gireceğini duyuran Prof. Dr. Özkan, Döşemealtı Hastanesi'nin ise hızla yaşlı dostu, engelli dostu, anne dostu ve bebek dostu hastane olarak hizmete açılacağını belirtti. Özkan, personel temininin hızla devam ettiğini ve kısa sürede maksimal kapasiteyle hizmet vereceğini söyledi.
KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ VE KENE VAKALARINA DİKKAT!
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) ve kene vakaları hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Özkan, hastalığın keneyle geçtiğini ve korunmanın önemini vurguladı. Piknik gibi doğa aktivitelerinde pantolon paçalarının çorap içine çekilmesi, eldiven kullanılması gibi önlemlerin alınması gerektiğini belirten Özkan, eve gelindiğinde ise mutlaka aynada üst başın kontrol edilmesi gerektiğini söyledi. Vücuda kene yapışması durumunda bireylerin kendilerinin çıkarmaya çalışmaması, derhal bir sağlık kuruluşuna başvurulması gerektiğini ifade eden Özkan, Antalya'da 17 yaşında bir çobanın KKKA'ya maruz kaldığını ancak tedavisinin başarıyla yapıldığını ve sağlık durumunun iyi olduğunu bildirdi. Denizden 700 metre ve daha yukarıdaki bölgelerde bulunan kenelerin bu hastalığa yol açtığı yönünde bilimsel çalışmalar olduğunun bilgisini veren Özkan, yine de herkesin dikkatli olması gerektiğini tavsiye etti.
SAĞLIK MERKEZİ OLARAK KULLANILABİLECEK YERLER
Prof. Dr. Behzat Özkan, son olarak Antalyalılara ve sağlık camiasına seslendi. Antalyalıların sabırlı olmalarını, 1-2 yıl içerisinde bugünden çok daha iyi sağlık hizmetleriyle karşılaşacaklarını müjdeleyen özkan, Birinci basamak sağlık hizmetlerini güçlendirmeye çalıştıklarını belirtti. Aile hekimliği birimlerini artırmayı hedeflediklerini dile getiren Özkan, şu anda Antalya'da bir aile hekimine düşen kişi sayısının 2 bin 820 olduğunu, Türkiye ortalamasının 2 bin 900 civarında olduğunu belirterek, yılbaşına kadar bu sayıyı 2 bin 700'ün altına çekmek istediklerini açıkladı. Söz konusu hedefe ulaşmak için 44 yeni aile hekimliği birimi açılması gerektiğini, bakanlığın kiralama ve satın alma yetkisi verdiğini ve vatandaşların da binaların alt katlarında sağlık merkezi olarak kullanılabilecek yerler varsa kendileriyle irtibata geçmelerini isteyen Özkan, 1 yıl sonra bu konuların konuşulmayacağını ve hedeflere ulaşılacağını sözlerine ekledi.