Türkiye – Ukrayna milli maçı da gösterdi ki; futbolda ülke olarak kökünden halletmemiz gereken sorunlar var.

Konumuz tabiî ki futbol.

Milli Takım, bir süreçten geçiyor ve bu sürecin sonunu kimse kestiremiyor. Bu nedenle de Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören de, Milli Takımlar Teknik Direktörü Mrcea Lucescu da her maçta ıslıklanıp istifaya davet ediliyor.

Orta ve uzun vadeli programı olmayan ülke futbolunda bu tabloya kimse şaşırmıyor.

Federasyon başkanı veya teknik adam değişikliği, buzdağının görünen yüzünde makyajla kısa vadeli güzelliğe neden olabilir. Yapılabilecek küçük değişikliklerle önemli galibiyetler elde edip sevinç yaşayabiliriz.

Ancak Milli Takım gençleşiyor ve bu sürecin sonuç vermesi zaman alacak.

Oyun ve teknik gelişir. Bizim ülke olarak değiştirmemiz gereken özelliklerimiz var.

Ukrayna ile oynanan maç, adı üzerinde hazırlık maçıydı.

Böyle maçların sonucu önemli değildir, ancak oynanan futbol ve oyuncuların sahaya yansıttığı karakter önemlidir.

Ukrayna maçında da gördük ki, futbolcularımız rakiplerinden çok hakemle oynamayı tercih ediyor.

Türkiye Ligi’nde oynayan da bunu yapıyor, İngiltere, hatta İspanya’da oynayan da.

Hakeme itiraz ederek maç kazanan bir tane takım veya ülke hatırlamıyorum.

Hakemle uğraşırken harcanan enerji, top kapmak ve kazanılan topu olumlu kullanmak için kullanılsa, hem futbolcunun kariyeri, hem de takım kazanır.

Ceza alanına girince gol atmaktan çok penaltı almaya çalışan bir kafa yapısına sahibiz.

Ukraynalı futbolcular, iki rakip arasında tekme de yese yere düşmemek için varını yoğunu ortaya koyarken, milli futbolcular hakeme o kadar sert itiraz ediyor ki; sanki ölüm-kalım maçı oynanıyor.

Ukrayna ile oynanan maçta dikkat çeken başka bir konu…

Ukraynalı futbolcular bireysel oynamak yerine takım oyununu tercih etti. Bunun için Türk futbolcular kadar yorulmadan daha çok pozisyona girdi, gol atamasa da takımlarının hücum gücünü test ettiler.

Ancak Türk futbolcular, çalım atıp dripling yapma sevdasından bir türlü vazgeçmedi. Topu alan kale çizgisine kadar koşarak enerjisini tüketmekten geri kalmadı. Çalım atıp alkış almayı, takımına katkı sağlamaktan tercih eden kafa yapısına sahip oyuncular izledik.

Milli Takım yeniden yapılandırılırken, fiziki özelliklerden çok mental değişime ağırlık verilmeli.

Futbolun bir ölüm-kalım savaşı olmadığı, takım oyununun bir parçası olunması halinde çok daha kolay ve sonuç veren bir yarış olduğu anlatılmalı.

Bir de…

Türkiye liginde oynayan futbolcuların fizik olarak ne kadar zayıf olduklarını gördük.

Cenk Tosun, Çağlar Söyüncü,Cengiz Ünder gibi üst düzey liglerde oynayan futbolcular hem teknik, hem de fizik olarak diğer oyuncuların çok önünde yer aldı.

Yapılanma aşmasında olan Türk futboluna katkımız olması için not düşmek istedim.