Ne 18 yaşındaki Mahmut Yağız Balcı ne de Ada Kayahan, maalesef skuter ölümlerinin sonuncusu olmayacak. Çünkü içimizdeki trafik canavarına hakim olamıyoruz. Yol kullanım hakkını motorlu ve motorsuz araç olarak değil de kullandığımız arabanın değerine göre ölçüyoruz. 1 milyon liralık arabamız varsa yollar bizim oluyor. Kim önümüzde durabilir ki! İstediğimiz kadar hız yapabiliriz, istediğimiz yere park edebiliriz. 1 milyon liralık arabamız var kardeşim! O kadar para verdik birde kurallara mı uyacağız!

Uyacaksınız...

Ada Kayahan, ATSO'nun başarılı yöneticisi ve uzun yıllardır tanıdığım güzel insan Sevim Kayahan'ın biricik kızıydı. Arkadaşı Yağız Balcı ile skuter yolculuğu yaparken araba kazası sonucu hayatını kaybetti. Fotoğraflara bakınca aracın kaza anında aşırı hızlı olduğunu tahmin etmek güç değil.

Meseleyi bir kaç noktadan ele almak gerekiyor.

Şu bir gerçek ki bu ve önceki skuter kazalarının birinci sorumlusu tartışmasız yerel yönetimlerdir. Skuterler trafiğe dahil edilirken yolların bu araçlara uygun olup olmadığına bile bakılmadı. Trafiğe nasıl bir yük getireceği de umursanmadı.

Ayrıca;

Skuterlerle ilgili yönetmelikte “En fazla 50 kilometre hız yapılan yollarda kullanılabilir” maddesi var. Antalya'da şehir merkezinde 50 kilometre hız sınırı olan cadde ve sokak sayısı bir elin 5 parmağını geçmez. O halde bu araçlar neden şehir içinde serbest bırakıldı?

Yasaklamak çözüm mü?

Kısa vadeli olarak skuterlerin yasaklanması çözüm gibi görünüyor. Çünkü araç kullanıcıları da skuter kullanıcıları da bilinçsiz. Dolayısıyla eğer katı kurallar getirilmezse daha çok eve ateş düşer.

Yerel yönetimler uyumasın

Az önce bu kazaların birinci sorumlusu yerel yönetimler demiştik. Şimdi bu konuyu biraz açalım. Antalya'nın kilit noktaları olan Kızılırmak-Yeşilırmak-100. Yıl ve Atatürk Bulvarı gibi ana arterlerde 2050 yılına kadar bisiklet yolu düşünülmüyor. Dolayısıyla bisiklet gibi bireysel kullanılan skuterler için de ayrı bir hat yapılmayacağı aşikar.

Coğrafya olarak bisiklet, skuter gibi hem çevreci hem de daha az maliyetli araçlara uygun olan bir kentte neden bu yönde çalışma yapılmaz ya da çalışma yapmak için adım atılmaz merek ediyorum.

Yerel yönetimlerden devam edelim. Dünyayı sarsan pandemi hayatımızda birçok şey değiştirdi. Bunlardan biri de toplu ulaşım. Hastalık korkusuyla şehir içi minibüse binme oranında ciddi bir düşüş yaşandı. İnsanlar araba, motor, bisiklet artık neyi varsa bireysel olarak yolculuk yapmaya başladı. Bunun sonucu olarak zaten yetersiz olan yollar tamamen keşmekeş bir hal aldı.

Pandemi olmasa da trafik krizi patlardı. Son 15-20 yıldır Antalya'da yolların yetersizliği sık sık gündeme geliyor, battı çıktıların çözüm olmayacağı, bir şekilde yeni yolların açılması gerektiği söyleniyordu.

AKP'lisi, CHP'lisi fark etmez ulaşım ve trafik sorununu görmezden geldi. Bin kere ulaşım master planı yapıldı. 100 bin kere çalıştay, 1 milyon kere de ulaşım sorununun çözüldüğüne dair açıklamalar geldi. Ama Antalya aynı Antalya, yollar aynı yollar, çile aynı çile...

Çünkü sorunun akıllı kavşakla, battı çıktılarla çözülemeyeceğini bir türlü anlatamadık/anlamadılar...

Bu kentte motorlu araçlar kadar motorsuz araçlara da yer olmalı. Bunun için radikal bir çözüm şart. Öncelikle toplu ulaşım tamamen elden geçmeli. Vatandaş şehir içinde bir noktadan diğer noktaya gitmek için 45 dakika yollarda ziyan olmamalı.

Yeni yollar ve bisiklet hattı

Söylemekten dilimizde tüy bitti. Bu kent düz bir coğrafyaya sahip. Cak cuklar bir kenara bırakılıp yeni ana yollar ile kent içini tamamen örecek şekilde bisiklet ve skuterler için yollar açılmalı. Kamulaştırmaysa kamulaştırma, plansa plan... İnanın bana sadece şu trafik ve ulaşım sorununu çözen başkan 20 yıl koltuğu garantiler...

Nürnberg örneği

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Rasim Gündüz’ün de aralarında olduğu bir grup gazeteci geçtiğimiz haftalarda Almanya'nın Nürnberg kentine gitti. Yaptığımız sohbette Gündüz, deneyimlerini ve gördüklerini anlattı. En çok da 1.5 dakika arayla geçen metro üzerinde durdu. Metronun özelliklerinden, hızından ve en çok da insanların metroya ilgisinden bahsetti. Bakın şehir içi trafik o kadar bilinçaltımıza işlemiş ve bizi o kadar esir almış ki gittiğimiz şehirde o kentin ilk olarak ulaşımına bakıyoruz.

Sözün özü: Sevim kardeşime sabır diliyorum. Şu dünyada evlat acısından daha büyük bir acı yoktur. Ada ve Yağız kardeşimin mekanı cennet olsun.

Ey yetkililer! Umarım bir daha beni böyle bir yazı yazmak zorunda bırakmazsınız. Çözüm sizde…