Dünyada son altı ayda covid kısıtlamalarına yönelik yapılan irili ufaklı protestolar pek haber yapılmıyordu. 2020’de Almanya’da baş gösteren protestolar 2021’de Hollanda’da ortaya çıktı. Hollanda 9 Şubat’a kadar sokağa çıkma yasağı ilan edince başkent Amsterdam başta olmak üzere birçok şehirde kısıtlamalar protesto edildi. 31 Ocak’ta Belçika’nın başkenti Brüksel’de sokağa çıkma kısıtlamalarına karşı gösteriler yapıldı. Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de de otelcilik sektöründeki işçiler covid kısıtlamalarına karşı gösteriler gerçekleştirdi. Avusturya’nın başkenti Viyana’da da durum aynıydı. En son olarak yine 31 Ocak’ta ABD Los Angeles şehrinde; ABD’nin en büyük aşı merkezinin önünde covid kısıtlamaları protesto edildi. Aşıların, seçkinlerin nüfusu kontrol etme komplosunun bir parçası olduğunu dile getirdiler…

Protestolar ile ilgili haberlere bakıldığında sanki göstericilerin işleri güçleri yerindeymiş, evlerinde sıkılmışlar da dışarı çıkmak için protesto yapıyorlarmış gibi bir algı veriliyor. Oysaki kazın ayağı öyle değil!

Gösterilere bakıldığında protestocuların ekonomik krizlerden etkilenen, emeği ile geçinen mülksüzler yani işçiler olduğu görülüyor. Aslında salgından sonra çalıştığı iş sektörünün kapanması sonucu yaşadığı ekonomik sıkıntılardan dolayı protesto ediyor. Covid ile birlikte adını duymaya başladığı ama sonuçlarını daha öngöremediği “Büyük Sıfırlama”nın etkilerine karşı son derece insani gösteriler olduğunu düşünüyorum.

Ekonomiden kültüre, beslenmeden ahlaki değerlere, inançlardan iletişime, eğitimden iş koşullarına kadar kısacası bildiğimiz yaşam biçimini sıfırlayıp yeni dünya düzeni adı altında insanoğluna emperyalizm tarafından bir yaşama biçimi dayatılıyor. Eve ekmek götürmek için ter döktüğümüz mesleğimizin, çalıştığımız sektörün yok olmasının yaratacağı kaosun ve kapıdaki kıtlığın faturasını emeği ile geçinenlere ödetmek istiyorlar.

Rakamlar, ölüm haberleri, aşı vb başlıklarla, covid kullanılarak insanoğluna ne düşünmesi gerektiği dikte ediliyor. Şartsız teslimiyet isteniyor. Temel hak ve özgürlüklerimizden vazgeçmemiz isteniyor. İnsanlıktan vazgeçmemizi istiyorlar…

BÜTÜN BU SORUNLARI ÇIKARANLAR, ÇIKARLARINDAN VAZGEÇER Mİ?

ABD’nin finanse ettiği BM çatısı altında 2030’a kadar “sürdürülebilir kalkınma” adı altında covid bahane edilerek yürütülecek olan sıfırlamanın, gelişmiş ülkelerin çıkarlarına hizmet edeceği kesindir. Yoksulluğu, eşitsizliği, adaletsizliği ve iklim değişikliğini düzelteceğiz diyorlar! Bütün bu sorunları çıkaranlar, çıkarlarından vazgeçer mi? Hayır! Peki, bu sorunları çıkaranlara hizmet eden işbirlikçi iktidarlar uşaklıktan vazgeçer mi? Hayır!

Bütün bu sorunları ancak sömürülenler çözer…

Türkiye bu planda sıfırlanacak ülkelerin başındadır. İşimizi, aşımızı, tüm değerlerimizi koruyabilecek miyiz yoksa figüran bir ülke mi olacağız? Şunu herkes bilsin ki ABD güdümlü iktidar politikaları ile ancak figüran olunur. Bugüne kadar izlenen politikaların bizi nereye getirdiği ortadadır. Türkiye’ye emperyalizmden bağımsız hareket edebilen bir iktidar lazımdır. Milli ve yerli bir iktidar ancak böyle olur.

Yaklaşan 2023 öncesi Türk Milleti bu büyük oyunda, figüran olmayacağının işaretlerini vermektedir. Millet İttifakı; iktidarın, muhalefetin eteğindeki taşları döksün diye ortaya attığı erken seçim tartışmalarına boğulmadan çalışmalarını sürdürmelidir. İktidar kaybettiği gücü kazanmadan erken seçime gitmez. Gücünü tekrar kazanmak için de her türlü yolu denemektedir, deneyecektir.

Emperyalizm, covid-19 salgınını kullanarak dünyada panik yaratmayı başarmış, bu büyük oyunu başlatmıştır. Diğer yandan ülkesi ve milleti için temel hak ve özgürlükleri için sevdikleri için çocuklarına-torunlarına güzel bir gelecek bırakmak için mücadeleye hazır insanlar da hala vardır… Umutsuz değilim.