Bu hafta yazıma bilindik bir hikayeyi anlatarak başlayacağım. Apartmana yeni bir hanım taşınır. Ertesi gün apartman görevlisini çağırıp al şu yemeği mahalle okulunda okuyan oğluma götür yesin der.

Görevli siz buraya yeni taşındınız ben sizin oğlunuzu tanımıyorum’ der. Hanımefendi görevliye okulun en yakışıklı çocuğunu bul ona ver bil ki o benim oğlumdur der. Kapıcı yemeği alıp okula gider. Akşam çocuk okuldan gelince ‘Anne benim öğle yemeğim gelmedi aç kaldım’ deyince hanım derhal görevliyi çağırıp ‘yemeği neden oğluma vermediniz sizin yüzünüzden oğlum aç kalmış deyince, görevli ‘siz bana yemeği okulun en yakışıklısı kimse ona verin dediniz’. Ben de ona verdim der. Hanım kimmiş o ‘diye sorunca, görevli’ tabi ki benim oğlum der. Küçükken büyük takım aşığıydım. Ama 1996 yılında buraya geldim ve Antalyaspor'a aşık oldum. Bu yüzden takımların en yakışıklısı Antalyaspor’a şu anda en fazla fikirlerimle yardımcı olabilirim ve oldum, olmaya da devam edeceğim.

Bu sezonun ikinci yarısında Antalyaspor 'da sesiz bir devrim oldu. İşte bu devrimin olması için iki yıldır hemen hemen her hafta yazdım. Bazen başkanın aleyhinde bile yazdım. Tanıdıklarım; bu kadar da yazma başına iş çıkaracaksın' dediler ama ben yine yazdım ve sonunda yazdığım bütün isteklerim gerçek oldu. Her zaman da Antalyaspor aşkım için doğru bildiklerimi yazmaya devam edeceğim.

Kasımpaşa maçına geçmeden önce kupa maçlarında toplam altı maçta bir galibiyetle çeyrek finale yükselen dünyada başka bir takım var mı? İşte buna şans denir. Şans ayrı, değerlendirmek ayrı. Önemli olan nedir? Değerlendirmek.

Maça gelince; futbol literatüründe ‘oyunu okumak’ diye bir deyim var. Tamer Hocam ‘Yahu bu takımın bir oyun kurucuya ihtiyacı var’ ona göre hamlemi yapayım deyinceye kadar 45 dakika geçti. Bu yüzden ilk yarıda futbol adına “saçma sapan” bir oyun vardı sahada.

İkinci yarıya oyun kurucu Hakan Özmert'le başlar başlamaz goller peş peşe geldi. 3-1 galibiz. Okulda ki öğretiler gibi problem nerede, oyun kurucu da tamam buldum ve çözdüm. Bu kadar basit. Önemli olan bunu çok erken görmektir. Neyse derin ama çok derin bir nefes aldık. Ayrıca Hocam 70.Dakikada Podolski'yi oyuna aldı, ama O'nun hazır olmadığını ispat etmek için. Tamam hocam anlaşıldı. Israra gerek yok. Ses düzeni artık rahatsız etmiyor tutmayan şarkının yerine çalınan “Çav Bella” uyarlaması marş olarak harika, aynen devam. Ne diyelim iyi günler ve hoşça kalalım demeyi hak ettik galiba.