51. Altın Portakal Film Festivali’nde ön jüri tarafından yarışmaya seçilen Reyan Tuvi’nin Gezi direnişini konu edinen “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” adlı belgeseli, "TCK’nın 125. ve 299. maddelerine aykırı ifade ve içerik ihtiva ettiği" gerekçesi ile festival yönetimi tarafından yarışmadan çıkarıldı. Kararın ardından,  “Bu şartlarda, böyle bir sansürün hiçbir şekilde parçası olmayacağımızı ifade ederek bu kararı tanımıyoruz.” diyen ön jüri üyeleri istifa etti; belgeselciler filmlerini yarışmadan çekti. Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, 52. Festival’den itibaren belgesel film yarışmasını kaldırarak olayı “çözdü.” 
***
2019 yılında Büyükşehir Başkanlığına seçilen Muhittin Böcek, belgesel film yarışmasını geri getirerek, “Festivali özüne döndürdüğü” açıklamalarını yaptı. Ne var ki, Türel’i vuran kaza Böcek’i de çarptı; Nejla Demirci'nin yönettiği “Kanun Hükmü” adlı belgesel, filmin oyuncularından biriyle ilgili yargı süreci devam ettiği gerekçesiyle yarışmadan çekildi. Kanun hükmünde kararname (KHK) ile kamu görevinden çıkarılan iki kişinin sorunlarını konu alan film, Anayasa Mahkemesi tarafından aklandığı anlaşılınca yarışmaya geri alındı. Sorun orada bitmedi, “filmde Fetö propagandası yapıldığı” iddiaları ve bakanlık baskısıyla ikinci kez yarışmadan çekilince Altın portakal’ın tüm jüri üyeleri ve yarışma filmleri festivalden çekildi.
***
Belediye yönetimi, festival’in “özüne uygun” devam etmesi için baskılara ve sansüre boyun eğmeyip direnmesi, “Fetö propagandası” yalanlarını iddia sahiplerinin yüzüne vurması gerekirken, korkuya yenik düşüp çareyi festivali iptal etmekte buldu. 2019 yılında Muhittin Böcek eliyle özüne dönen Altın portakal, 2023 yılında Muhittin Böcek eliyle özünden edilmiş oldu. Şimdi soru, Şimdiki soru şu: Bütün bu olup bitenlerden sonra festival özünde kalır mı?
***
Neredeyse bütün güzel filmler, özellikle de belgesel filmler, zülfü yâre dokunan, fincancı katırlarını ürküten filmler. Altın Portakal Film Festivali’ne başvuran filmler arasında bu tür filmler çoğunlukta değilse, azımsanmayacak kadar çoktur. Bunların nitelikli olanları yarışmalara seçilir. Bu da şu demektir: 2014 yılında Portakal’ı “bozan” Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek, Portakal’ı geçtiğimiz yıl “bozan” Kanun Hükmü gibi filmler bu yıl, önümüzdeki yıl, o da değilse ertesi yıl festivali yine “bozabilir.” 
***
Bu durum Muhittin Böcek’in önünde iki seçenek bırakıyor. Bir: Altın Portakal’ı nereden ve kimden gelirse gelsin, sansür baskısına boyun eğmeden, özüne uygun şekilde devam ettirmek. İki: Kültür Bakanlığı ya da Bakanlığın referans gösterdiği sinema ya da festival kuruluşlarıyla anlaşıp uzlaşarak, yönlendirilebilir ön jüriler ve jüriler oluşturup, zülfü yâre dokunan / fincancı katırlarını ürküten filmleri başlangıçta eleyip, suya sabuna dokunmayan filmlerle  yarışmalar düzenleyip, lay lay lom bir festival yapmak. Muhittin Böcek başkanlığındaki festival yönetimi bu iki şıktan hangisini tercih eder? İkincisini tercih edecek kadar “normalleşir / yumuşar mı”? Umarız böyle olmaz, festival “özünde kalır.”