Körfez Gazetesi, her zaman düşündüğüm, ciddiye aldığım, bir türlü dokunamadığım bir gazeteydi. Bugün ilkyazımı yazıyorum. İstedim ki ilkyazı sevimli olsun, gülümseyerek geleyim. Biliyorsunuz gülümsemeyi unutmak üzereyiz. Oysa gülümseme, olmazsa olmaz, yaşamın en gerekli eylemidir. Hatta biz “Gülümsemek devrimci eylemdir” deriz. Çünkü kolay iş değildir her şeye karşın gülümseyebilmek. Gülümseme demişken bir masal buraya yakıştı.

Yan yana üç dağ ve bu dağda yaşayan topluluklar varmış. Bu üç topluluk, birbirine pek benzemeyen, dünya görüşleri farklı ama güzel insanlardan oluşmuş.
Birinci dağda yaşayanlar, sürekli kahkaha atarmış. En küçük bir olay onları kahkahaya boğarmış. Bu yüzden hiç hastalık bilmezlermiş. Hile hurda, yalan yanlış da bilmezlermiş. Çalışkan, dayanışmacı, paylaşımcı insanlarmış.
İkinci dağda yaşayanlar, ara sıra hafifçe gülümser ama kahkaha atamazlarmış. Onlar da çalışkan, iyi insanlarmış. 
Üçüncü dağda yaşayanlar ise gülmeyi bilmez ama sürekli konuşurlarmış. Vara yoğa konuşur, çoğu kez de boş konuşurlarmış. Sevmeyi küçümserler, aşkı hiç tanımazlarmış. 
Bu üç dağın insanları, bir gün ovada karşılaşmışlar. Neden ayrı ayrı yaşadıklarını sorgulamaya başlamışlar. Çok ama çok tartışmışlar. Kahkaha atanlar, bir daha kahkaha atamayız diye kaygılanmış. Diğerleri gülümsemeyi unuturuz diye üzülmüşler. Üçüncü grup konuşturmaz bizi bunlar demişler. Ama yine de ovada birlikte yaşamaya karar vermişler. Herkes yeteneğini, becerisini, öğrendiği şeyleri ortaya sermiş. Var güçleriyle çalışıp ortak yaşamı kurmuşlar. Bakmışlar ki hiç kimse bu ortaklıktan zarar görmemiş. Tam tersine çok daha kolay ve üretken bir yaşam kurulmuş. O günden sonra o ülkede asık suratlı, umutsuz, yılgın, yorgun bir insan görmemişler. Kahkaha atan atmış, gülümseyen gülümsemiş, konuşan konuşmuş, düşünen düşünmüş. Renkli bir yaşam kurulmuş.