“Çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğimden başarıyorum.” Albert Einstein

20 Kasım: Dünya Çocuk Hakları Günü, 1959’da yayımlanan Çocuk Hakları Bildirisi, 1989’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin de yıl dönümüdür. Bu yaldızlı başlıklar, dünya çocuklarını korumaya yetiyor mu? Günde onlarca çocuğun kaybolmasını, çocuk cinayetlerini, çocuk taciz ve tecavüzlerini, çocuklara karşı şiddeti önlemeye yetiyor mu? Elbette yetmiyor. Kâğıt üstündeki yasalar, kurallar uygulamaya geçirilip aynı zamanda kontrol ve takip edilmezse bir işe yaramadığı görülüyor.
Aslında bu hak günleri, bildiriler, çocukların güvencesi olabilmeli ve bu sorumluluğu devletler duymalıdır. Dünya çocukları, güven içinde olmalı, çocukluğunu rahat bir ortamda yaşamalı, hakkı olan çağdaş eğitimi almalı, geleceğine korku ve kaygıyla bakmamalıdır.
Çocukların sevgiye, şefkata, ve korunmaya herkesten daha çok ihtiyacı olduğu açıktır. Çocuklar; toplumun en önemli parçası ve geleceğin güvencesidir. Bu bakımdan onların özgürlük içinde ve dengeli bir şekilde korunması hem çocuğun hem de toplumun yararınadır.
Oysa şu anda, çalışmak zorunda kalan çocuklar, çocuk işçi ölümleri, iyi beslenemeyen, sağlıkları tehlikede olan, istediği eğitime ulaşamayan, şiddete ve cinayete maruz kalan, akran şiddeti, kötüyü ve kötülüğü örnek alan çocuklar görüyoruz. Bunların sorumlusu kimdir? Çocuklarına yeterince değer vermeyen ülkelerin geleceği karanlıktır. Aslında bunu herkes bilir.
Bir kesimin çocukları el bebek, gül bebek yetişip en iyi okullarda okurken, çoğunluğun çocuklarının her gün üretilen kötülüklerin içine sürüklenmesi insanlığın sorunu ve sorumluluğudur. Sevgiyle büyütülmeyen çocuklar, sevgiyi öğrenemez ve üretilen bu kötülüğün geleceği olabilirler. Çocukları sorunlu olan toplum sorunludur. Bakınız Bukovski ne diyor? “”Afrika’ya ilaç götürmeye karar vermiştik; hepsinin üstünde ‘tok karna içilir’ yazıyordu.” Başka söze gerek var mı?
Dünyada on beş milyar insanı doyuracak kadar yiyecek üretilirken, sekiz- dokuz milyar insan doyamıyorsa ve saatte bin kişi açlıktan ölüyorsa, hangi ülkede yaşarsa yaşasın, bütün insanlık bundan utanmalıdır. Bir şey yapamıyorsak, utanmayı bilmeliyiz. Utanmak; bir erdemdir.
Dünya herkese yeter, huzurlu, barış içinde yaşamak mümkün, yeter ki yeterince isteyelim. Savaş ve diğer kötülükler pahalıdır, oysa iyilik ve barış bedava.