İnsanlarla olan ilişkimiz, yaklaşım tarzımız, tanışmalarımız ya da herhangi bir sorunda verdiğimiz tepki aslında bizim bütünüyle hayatla olan ilişkimizi yansıtıyor.
Seyir halinde yol alırken bu ara en çok dikkatimi çeken şey insanların hayatla ilişkileri.Hayata karşı öfkeli olanlar, insanlara karşı da öyleler, toleransları düşük sanki hep açık arıyorlar. Yaşadıkları en ufak bir olumsuzlukta dramın içinde kaybolup sürekli birilerini suçluyorlar. Olanı olduğu haliyle kabul etmeyi bırakın birde sürekli en kötüsü onların başına geliyormuş gibi hayıflanıp duruyorlar.
Toplumsal olarak dramdan beslenmek ruhumuzda var.
Fakat bazen bu kadarı da fazla dedirtiyorlar insana, Polyannacılık yapalım demiyorum, hakkımızı arayalım, yeri geldiğinde isyan edelim haksızlıklara (hatta etmemiz enteresan), birlik olalım, el ele, saygı ve nezaket dolsun ilişkilerimiz. Neden sürekli kaoslardan, dramlardan, öfkeden beslenip hayat kalitemizi düşürelim ki.
İnanın ben de biliyorum ekonominin kötü gittiğini, gelecek için kaygılanıyorum, yaşam kalitemi sürdürürken zorlanıyorum ama etrafımda asık suratlı, hayatla ilişkisini bir türlü toparlayamamış mutsuz insanlar görmek beni daha da yoruyor.
Yani diyorum ki bu birazda bizim elimizde.
Ülke sorunları, ailesel travmalar, yaşanan kötü tecrübeler vs. hepsini bir kenara alalım hayat bunların yanı sıra nasıl yaşamayı seçtiğimiz aynı zamanda. Sen hayatın hangi yönünü görüyorsan ya da hayatı nasıl karşılıyorsan öyle geliyor sana. Bazen elbette ki zor zamanlardan geçiyoruz, yasında kıymetini bilmeyi, acıdan öğrendiklerimizi ve kıymetini daha öncede yazmıştım. Oysa şimdi söylemeye çalıştığım şey. Herkes hayatla ve insanlarla olan ilişkisini kendi seçiyor oluşu, o mutsuz insanların başına sürekli bir şeyler gelmesi tesadüf değil ya da şanslı gördüğümüz hayatı yaşayan insanlar.
Siz hangi yönüyle bakarsanız o yönüyle size geliyor hayat. Çok sevdiğim ve üzerine düşündüğüm bir alıntıyı sizlerle paylaşmak isterim.
Meğer üç şey benmişim;
1.Ceza verip duran Tanrı
2.Aynı kişileri karşıma çıkarıp duran kader
3.Şifa verecek kurtarıcı
Hayata umutla, kabulle, şükürle bakan insanlar fark yaratıyorlar, pozitifler, üretiyorlar, sosyal ortamlarda parlıyorlar, çekinmiyorlar ilişkilerden ve hayattan, duygularına sahip çıkıyorlar.
Onlar olanı da olmayanı da teslimiyetle karşılıyorlar. Yeni bir öğrenme gibi bakıyorlar başlarına gelen şeylere, olumsuzluklarda olsa suçlamıyorlar kimseyi ya da o öfkede çok kalmıyorlar devam ediyorlar akışta. Görüyorum ki daha çok haz alıyorlar hayattan. Sanırım bende onların tarafındayım. Elbette ki ben de bazen keyifsiz, huysuz, yorgun ve kızgın olabiliyorum ama ne mutlu ki bana hayatla kavga edenlerden değilim. Değiştiremeyeceğim koşullar için hayıflanmıyorum, geçtiğim yolları suçlamak yerine şükrediyorum ve şükrettikçe çiçekleniyorum keyifli bir yaşamı seçiyorum, çünkü neden seçmeyim ki sadece bir hayatım var.
Huzur içimizde nereye gidersek gidelim yanımızda taşıyoruz ve ilişkilerimize biz getiriyoruz o huzuru.
Çatışma ya da huzursuzluk süreklilik arz ediyorsa oralara dikkatli bakmalıyız oralara, belki de bizimle ilgilidir. Bizimle bir ilgisi yoksa da onun içinde kalmamayı seçebiliriz. Şikâyet ederek neyi çözebildik ki bugüne kadar gerçekten huzur ya da keyif istiyorsak dilimize, ilişkilerimize, iletişimimize bakmalıyız, işte o zaman hayatla olan ilişkimizi daha keyifli hale getirebiliriz tabi gerçekten istiyorsak. Ben artık etrafımda sürekli hayıflanan, yargılayan, benim dışımda başka insanlara dahi yeren gözlerle bakan insanlardan birkaç adım geride durmayı tercih ediyorum. Çünkü fark ediyorum ki bu davranışlar beni de etkiliyor, huzurumu kaçırıyor. Ve yine tekrar söylüyorum insanlarla olan ilişkilerimiz hayatla olan ilişkimizi oluşturuyor. Neleri beslersek onları büyütüyoruz hayatta. Ben umudu, neşeyi, saygıyı, kabulü ve özeni beslemeyi tercih ediyorum ve böyle ilişkiler inşa etmenin peşindeyim. Sizlere de keyifli ilişkiler dilerim efendim sevgiler…