Günün mottosu, uzunca zamandır içimde canlı olan soru “ben şimdi bunu niye yaptım? Benim neye ihtiyacım var?”. İhtiyaç deyince aklınıza hemen muhtaçlık gelmesin, karşılandığında haz veren hislere ihtiyaç denir. Özlemce değerlerimizi ifade ederek ihtiyaçlarımızı dile getirdiğimiz yerden bahsediyorum, örneğin şefkat ihtiyacımızın olduğu bir anda sevdiğimiz kişinin bize sarılması, aç olduğumuz bir an istediğimiz bir yemeği yememiz, yani hayat devamlılığımızı sağlayan duygusal ve fiziksel her şey diyebiliriz. İhtiyaçlar tüm dünyadaki insanlar için ortak ve benzerdir. Sevgi, saygı, şefkat, değer görme, adalet, eşdeğerli olmak, su, cinsellik vs. Şiddetsiz iletişimden ilhamla birazcık kendi halimden ve ihtiyaçlarla ilgili sürecimden bahsedeceğim sizlere. Doğamızda var olan şefkati ortaya çıkaran, çevremizdeki insanlarla aramızda derin bir sevgi, saygı ve anlayış zemini oluşturarak herkesin ihtiyaçlarının gözetilmesini sağlayan bu yaşam dilini, daha sonra detaylı bir şekilde de anlatacağım elbette fakat hemen merak edenler için Şiddetsiz İletişim Türkiye sayfasını ziyaret etmenizi öneririm.

Zorunluluk olarak yaptığım hiçbir şey bana tat vermiyor, mecburiyetlerde boğuluyorum.

Öyle olması gerekiyor düşünce ve dilinde uzaklaş hem de koşarak. Gereklilik kelimesini o kadar çok kullanıyordum ki, isteklerimi de görmezden geliyorum yıllardır, ihtiyaçlarımınsa farkında bile değilim. Benim ihtiyaçlarım olsa bile önceliklerim hep başkaları oldu zaten diyor iç sesim. Aslında hepimiz hayatın koşuşturmacası, toplumsal değerler, aman ayıp olmasın vs. söylemlerinin altında o kadar çok gerekliliğin altında boğuluyoruz ki, ihtiyacımızı fark etmeyip karşılayamadıkça içimizde öfke ve hüzün canlanıyor. Bugünlerde yaptığımız bir çalışmada beni çok etkileyen bir cümle oldu sizlerle de paylaşmak isterim.

“Çabasızlık hakikiliği de getirir, çaba sarf etmediğin yer kendin gibi olabildiğin yerdir.”

Birden çaba ve gereklilik kelimeleri o kadar yakınlaştı ki içimde, adeta el ele ilerlemişler yıllarca. Çabaladığım her şey bir süre sonra gerekliliğe dönüşmüş ailem, işim, arkadaşlarım, seçimlerim ve daha birçok şey. Hep iyi, ideal, başarılı yani özünde kabul görmek için çabalayan bir ben buldum karşımda. Kabul görmek için çabaladığım her yerde sıkışmış hissetmiş, kendimi ve oraya ait hissedememişim meğer şimdi fark ediyorum.

Gerekliliklerle ve çabaladıklarımla ne çok ihmal etmiş, ne çok görmezden gelmişim kendimi ah canım kendim.

Çocukluğuma bakıyorum kendimi hep olduğum gibi kabul ettirmek için çabalamışım şimdi böyle yapmam gerekir algısıyla koşullar içerisinde gereklilikleri yapmışım. Unutmuşum ben ne severim ya da ne isterim diye sormayı kendime. Sonra yetişkin Esra ne istediğini bulmaya çalışmış uzunca bir süre, onu denemiş, bunu yapmış bazen savrulmuş ama hep koşmuş. Telaşı aradığını bulmak, bir yere ait olmakmış adeta. Onca zaman kendine ben aslında ne istiyorum, bundan hoşlanıyor muyum, olduğum yerde mutlu muyum diye sormamış hep gereklilikleri yapmış önce.

Şimdi Ah be çocuk diyorum şefkatle kendime biraz dur soluklan nefes al, sen ihtiyacının kıymetiyle yol alıp ihtiyaçlarına sahip çıktıktan sonra gereklilik duvarlarına çarpmazsın artık. Hem kendi ihtiyacımı hem de iletişimde olduğum insanların ihtiyacını gözeterek ilerlemek istiyorum hayat yolculuğumda. Gereklilik olarak yapmadığım şeylerle, ihtiyacımın kıymetiyle cevap verdiğim evet ve hayırlarımla kabul gördüğüm, kabul ettiğim yerlerde olmak istiyorum ben artık. Hissettiğimiz her duygunun altında karşılanan ya da karşılanmayan bir ihtiyacımız var. Temennim hepimizin ihtiyaçlarımıza ve duygularımıza sahip çıktığı, kıymetini bilip fark edebildiği keyifli bir hayat yolculuğu olsun.