IV. Antalya’da Kırsalda Tarım ve Kalkınma Sorunları ve Çözüm Yolları
Köylerimizde gençlerimiz tarımsal üretimden ve hayvancılıktan geçimlerini sağlayamadıkları için köylerini terk ediyorlar. Sadece sosyal güvence, sağlıktan ücretsiz yararlanma ve emekli maaşı beklentisiyle sezonluk olarak çalışmak için Antalya’nın turizm bölgelerine göç etmektedirler. Turizm sezonu bitince de karın tokluğuna sosyal güvencesiz günü birlik işlerde çalışmaktadır. Bu plansız göçler aynı zamanda yerleşim yerlerinde hem alt yapı sorunları oluşturmakta, (gecekondulaşma, okul vb) hem de sosyal, kültürel uyum sorunları oluşturmaktadır.
Devlet köyde yaşayanlara ve kente göçenlere köye geri dönmeleri ve köyde planlı üretim yapmaları şartı ile sosyal güvence primlerini yatırarak o kişilerin sağlıktan ücretsiz yararlanmalarını ve zamanı gelince emeklilik haklarını alacaklarının garantisini vererek köyden kente göçü önleyebilir.
Örneğin planlama dahilinde başlangıçta köylülere bakabilecekleri sayıda büyükbaş, küçükbaş süt ve besicilik hayvanı vermeli, komşu köylüleri birleştirerek kooperatifler kurdurmalı, kooperatif kendi mandırasını kurmalı süt ve süt ürünlerini ve besilik hayvanlarını pazarlamalıdır. Yine devlet sulama projelerini hayata geçirerek sulu tarım yapılabilecek köylerde tarım uygulamalarını başlatmalıdır. Orman özelliğini yitirmiş arazileri satmak yerine o arazileri devletin planladığı ürünleri yetiştirme şartı ve mülkiyeti devlette kalmak şartı ile kullanım hakkını orman köylüsüne vermelidir.
Örneğin Gazipaşa’dan Kaş’a kadar iklim kıyı orman bandında zeytin yetiştirmeye uygundur, Gazipaşa’dan, Kaş’a kadar keçi boynuzu yetiştiriciliği yapılabilir, Akseki, İbradı, Gündoğmuş, Elmalı, Korkuteli’nde ayrıca Kumluca, Demre ve Kaş’ın yayla bölgelerinde ceviz ve badem üreticiliği yapılarak köy kalkınmaları sağlanabilir. Bölgesinde badem, ceviz 40 kg’a kadar ürün vermekte ve kilosu 15-20 TL’ye satılmaktadır. Bu verilere göre çiftçi dekar başına yıllık 12 bin lira kazanç sağlar.
A- Hayvancılık
Türkiye’de 2002’den bu yana hayvancılığa yönelik destek ve teşvik her geçen gün azalmakta, kontrolsüz ithalat günden güne artmaktadır. Nitekim 2010-2020 döneminde ülkeye ithalat yoluyla (3 milyonu büyükbaş, 3.2 milyonu küçükbaş olmak üzere) 6.2 milyon başın üzerinde canlı hayvan girmiştir. Söz konusu dönemde 4.2 milyar doları büyükbaş, 500 milyon doları da küçükbaş olmak üzere sadece canlı sığır ile koyun ve keçi ithalatı için toplam 4.7 milyar dolar bedel ödenmiştir. Büyükbaş ve küçükbaş dışarıya ihraç eden bir ülke konumundan bugün geldiğimiz nokta hayvancılıkta dışa bağımlı ve kırmızı et fiyatlarının pahalılıkta zirve yaptığı bir ülkedir.
Antalya’nın deniz ile bağlantısı olmayan, turizm geliri olmayan Akseki, İbradı, Gündoğmuş, Elmalı ve Korkuteli’nin gelir kaynakları hayvancılık ve tarıma bağlıdır. Antalya hayvancılık bölgesi görülmediği için bu ilçelerimiz hayvancılık teşviklerinden yararlanamamaktadır. Örneğin Burdur ile sınır olan Korkuteli Antalya’ya bağlı olduğu için Burdur’a verilen hayvancılık teşviki aynı bölgede olmasına rağmen Korkuteli’ne verilmemektedir. Hayvancılığın ön planda olduğu Korkuteli, Elmalı, Akseki, Gündoğmuş, İbradı ilçeleri gerekli teşvikler sağlanmadığı için kalkınmada geri kalmışlardır.
Teşvikler il bazında değil her ilçenin gelir kaynaklarına göre yeniden düzenlenmelidir.
Yem maliyetlerinin yüksek olması sebebi ile besicilerimiz ve süt üreticilerimiz yeterli geliri elde edememektedir. Devletin süt üreticilerine verdiği destekleme primleri yetersizdir. Destekleme primleri üretim maliyetlerine orantılı olacak şekilde verilmelidir.
Hayvancı örgütlenmeleri teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. Bu örgütler üreticilerin kendi ürünlerinin fiyatı ve alım koşulları ile girdi temininde söz sahibi olabilecek şartlara kavuşturulmalıdır.
Et ve Süt Kurumu (ESK) ithalat değil, piyasaya müdahale edebilecek bir kurum haline getirilmelidir. Kırmızı et ithalatı kısıtlanmalıdır.
Büyükbaş ve küçükbaş hayvancılıkta büyük ölçekli işletmelerin kurulması ve yaygınlaşmasını teşvik etmek yerine; öncelikle meralardan etkin bir şekilde yararlanabilecek küçük, orta boy girişimciler desteklenerek hayvan sayısı arttırılmalı, böylelikle hem üretim tabana yayılacak hem de et üretimini artıracak kaynak oluşturulacaktır.
Meralar ıslah edilmeli, mera ve tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına asla izin verilmemeli; bu alanlar hiçbir gerekçe ile yapılaşmaya açılmamalıdır.
B- Alternatif Ürünler
• Zeytin Üretimi ve İhracatı
‘’Zeytin, Akdeniz iklim kuşağında yetişmesi, Zeytin ağacı 500 ile 1000 yıl arasında yaşayabilme özelliğine sahip olması, Üç veya dört yaşından itibaren mahsul vermeye başlaması, 12-20 yaşlarında istenen verime ulaşmakta ve ekonomik olarak 80-100 yaşına kadar uzun süre verim verebilme özelliklerine sahip olan bir gıdadır.’’
Zeytinin Dünyada sadece Akdeniz iklim kuşağında yetişmesinden dolayı hem Türkiye hem de Antalya için stratejik bir ürün olmalıdır. Dünya nüfusu sürekli artacağı için zeytinin de sadece Akdeniz iklim kuşağında yetişmesinden dolayı zeytin ve özellikle zeytin yağına olan ihtiyaç sürekli artacaktır. Onun için zeytin ve zeytinyağı ihracatımız da Pazar sorunu olmayan önemli bir kalemdir.
Zeytin üretimi Gazipaşa’dan Kaş’a kadar sahil bandında yer alan Tüm ilçelerimizde önemli üretim merkezi olabilir. Türkiye’de üretilen sofralık zeytinin %2 si yağlık zeytinin %5 i Antalya da üretilmektedir. Zeytin ağaçları çok su istemeyen ağaçlar olduğu için yağış rejiminin azaldığı bölgemizde alternatif ürün olarak yerini almalıdır.
Ancak Türkiye’de planlama yapılmadığı için Zeytin üreten ülkelerden Yunanistan hariç (2018’de Yunanistan’da çıkan yangında zeytin bahçeleride yanmıştı) tüm ülkeler 2014-2018 arası üretimlerini İspanya %115, Tunus %119, Cezayir %80,
Portekiz %60, Mısır %35 arttırırken Türkiye’de %17 azalma olmuştur.