Salgının tırmanmasıyla beraber, işe yaradığı şüpheli hafta sonu sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Restoranlar, kafeler, müzikli yerler bir süredir kapalıydı. Bu devam edecek. Peki orada çalışanlara getirilen bir yardım var mı? Yok...

Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere'de pandemiden zarar gören sektörlere ortalama 25 Milyar euro yardım yapılırken bizde sadece 5 Milyar TL yapıldı. Onun da çoğu sanırım işsizlik fonundan. Adliyeler 15 Mart-15 Haziran arası üç ay kapalı kaldı. Bu süre içinde avukatların SGK ödemesi bile iptal edilmedi. Sadece Kasım ve Aralık ayına ertelendi. Ertelemenin ödemesi geldi, ödenemiyor. Garson, aşçı, müzisyen, kitapevi ve kafe sahibi zor günler geçiriyor. Turizm sektöründe çalışan binlerce işçi kaderine terkedildi. Buna karşın stopaj alacağından bile vazgeçmedi devlet.


Merkez Bankası Başkanı görevinden alındı. Hazine Bakanı istifa etti. Ülkenin bir kısım varlığı Katarlılara satıldı. Peki tüm bunlar AKP-MHP seçmenini etkiliyor mu? İçinde yaşadığımız sosyal ve ekonomik bunalımın, kötü yönetimin karşılığı Cumhur İttifakına oy kaybettiriyor mu? Pek sayılmaz. Her iki partinin de birkaç puanlık düşüşleri var ancak içinde yaşanılan olağanüstü döneme göre bu kayıplar pek hafif. Çünkü Türk seçmeni rasyonel davranmıyor. Kimlikler üzerinden oy veriyor. Rasyonel davranması için rasyonel bir hayat ve sosyal kurgu olmalı.

Oysa her partinin dayandığı sosyolojik bir tabanı var ve bu çok az yer değiştiriyor. Özellikle AKP, son 18 yıldır tüm planını bu kurguya göre yaptı. Az eğitimli, sünnî muhafazakar, sosyal medya yerine sosyal çevresinde hocasını, şeyhini dinleyen, karşı tarafı tamamen "dinsiz, batıcı kafir" gören bu yapı kolay kolay oy rengini değiştirmiyor. Geçilmeyen köprüye ödenen vergiler, 10 milyonluk arabaya binen bürokratlar, satılan doğal kaynaklar, kesilen ormanlar bu kitle için o kadar önemli değil. "Eskiden daha beterdi/betermiş" söylemi devreye giriyor hemen. Eskinin nasıl olduğunun önemi yok. Üstüne devletten ya da Vakıflardan alınan yardımları "Erdoğan sayesinde" aldığını düşünen, böyle düşünmesi için yoksul halk tabakalarına durmadan yapılan asılsız propagandalar var.

Sokak röportajlarında hayat pahalılığından şikâyet edenler, iş oy vermeye gelince AKP ve Erdoğan'dan başkasının adını anmıyor. Bunların sayısı az değil. İnancı ve kimliği, başka türlü düşünmesine olanak vermiyor, "Ülkeyi okumuş batıcılar satar, alnı secdeye değenden zarar gelmez." Rasyonel değil, oluşturulmuş dayatılmış bir yapay inanç evreni en az 40 yıldır bu topluma işlendi çünkü.

Salgının ve yoksulluğun arttığı, ekonomik krizin ağırlaştığı bir düzende siyasal değişiklik ancak bilinçli çabayla olur. Bu yolda ne yazık ki muhalefet partilerinden fazla işaret görünmüyor. Ancak tüm toplum -başta emeği ile geçinenler ve şehirli orta sınıflar olmak üzere- için için kaynıyor.

Ekonomik, sosyal ve siyasal kriz sarmalındayız.

Ülkeyi yönetenler ise hiçbir zaman bu denli basiretsiz olmamıştı.