İKTİDAR ve AVUKATLAR

Geçen hafta Adli Yılın Açılış Töreni Cumhurbaşkanlığı Makamı olan Beştepe'de yapıldı. Normalde ev sahibi Yargıtay Başkanlığı’dır. Yasama ve Yürütmenin başı da eskiden Yargıtay’a gelirdi ki şeklen de olsa bir kuvvetler ayrılığı prensibi varmış gibi dışarıya yansısın. Artık bu formalitelere bile ihtiyaç duyulmuyor. Adli Yıl Açılış Töreni tam 4 yıldır Beştepe’de Saray tabir edilen yerde yapılıyor... Kuvvetler ayrılığı yerine kuvvetler birliğinin, hatta tek kuvvetin açık tezahürünü herkes görsün diye.

Törene yargının yaramaz çocuğu avukatlar yine davetli değildi. Barolar Birliği Başkanlığı’nı kanuna aykırı şekilde gasp ederek hâlâ başında duran Metin Feyzioğlu’nu saymazsak elbette… (ki saymıyoruz)

Bu tek kuvvetin güç gösterisi töreninde , Cumhurbaşkanı ve dahi AKP Başkanı Erdoğan, "gerekirse avukatların görevden men edilmesi" gerektiğini Yüksek Yargıç ve Savcılar önünde dile getirdi.

Demek ki iktidar, avukatlardan hıncını 22 Haziran’da Ankara’da Baro Başkanlarını 26 saat fiili gözaltında tutarak, onları kötü muameleye maruz bırakarak alamamıştı. Demek ki 2 hafta önce Türkiye tarihinde ilk olarak (belki dünyada da) bir avukatın adil yargılanma talebiyle ölüm orucunda hayatını kaybetmesi de iktidarı yeterince tatmin etmemişti.

İktidar, karşısına avukatlar hesap sormak için çıksın istemiyor. Sanık sandalyesine oturttuklarının, yargılama sırasında esas sanığın kendileri olduğunu yüzlerine çarpmasını istemiyor. Soma’da Ermenek’te maden kazası, Çorlu’da tren kazası sorulsun kurcalansın istenmiyor. Aladağ’da yurtta çıkan yangının, tarikatlarda istismar edilen çocukların hakkı birileri tarafından aransın istenmiyor. Dev rant projesi olan Kanal İstanbul’a, Cerattepe’de Kazdağlarında altın madenine, Salda Gölü’ndeki yapılaşmaya, havayı kirleten termiklere karşı avukatlar seslerini çıkarsın, davalar açsın istenmiyor. Haksızlığın arşa yükseldiği bu zamanlarda, cezaevlerinde zulümlerin, karakollarda hatta sokak ortasında maruz kalınan işkencenin kötü muamelenin hesabı sorulsun istenmiyor. “Biz her şeyi yapalım hiç hesap vermeyelim” istiyorlar…

Avukatlara hınçları bundan işte…

Bu yüzden avukatları Baroları hizaya çekemeyince bölmeye çalıştılar. Kanunu değiştirdiler. Anayasaya aykırı olarak çoklu baroyu getirdiler. İstedikleri Baro Birlik Başkanını seçtirmek için delege sayılarıyla oynadılar. Bu da fayda etmedi. Zira en güvendikleri İstanbul’da bile ikibin avukatı bulup uysal barolarını kuramadılar… Keza Ankara, İzmir’de Antalya’da da öyle… Avukatlar paralel barolara ilgi göstermedi…

O halde hizaya gelmeyenler için başka cezalar/ezalar getirilmeli. Tıpkı daha önce kamuda çalışanları bir KHK ile attıkları gibi avukatları da bir KHK ile atmanın derdindeler. Onun için Cumhurbaşkanı hazretleri “ avukatları men etmenin” yollarını arıyor, bunu Yargı karşısında dile getiriyor ki ne istenildiğini ilk elden bilsin “adil yargı”mız…

Yalnız bu iş kolay değil. Birkaç kanunla usulü değiştirirsiniz belki ama içeriği değiştiremezsiniz. Çünkü haklılıktan gelen güç karşısında mevzuatın önemi yoktur. Tarih boyunca avukatlık iktidar odaklarına karşı gelişmiştir ve hukuku geliştiren de bizzat bu dirençtir.

Irmağın akışını değiştiremezsiniz…