“Bütün sanatlar, sanatların en büyüğü olan yaşama sanatına katkıda bulunurlar.” Bertold Brecht
Sanatın dostluklar da yarattığını artık biliyoruz. Hem de en güzel, en sağlam dostluklar. Bunu yaşayarak öğrendim. 20 Ağustos 2025 Çarşamba gün benim evin bahçesinde beş sanatçı buluştuk. Eğer dostun, sanatın bir ucuna dokunmuşsa, onun dostluğuna doyulmuyor. Sanat, insanı inceltiyor, estetik duygular doluyor içinize, sevgi, aşk çalıyor kapınızı. Hayattan keyif alıyor, daha çok gülümsüyor, daha çok üretiyor, üretene saygı duyuyorsunuz. Doğayı, doğada yaşayan canlı cansız her şeyi sevmeye başlıyorsunuz. Ruhunuz tümden uykudan uyanıyor. Size yapılan yanlışları daha kolay bağışlıyorsunuz. Gülücüğünüzü herkesle paylaşıyorsunuz. Bütün bunlara karşın sanattan uzaksanız, yani sanatçı değilsiniz ama sanatsever de değilseniz vay halinize. İşte o zaman hayat zehir zemberek geçer ki gereksiz bir yaşam olur.
Konu dağıldı biraz başa dönelim. Buluştuğum dostların uğraştığı sanat dalları farklıydı. Yazar, şair, ressam, müzisyen, tiyatro oyuncusu. Koyu bir sohbete durduk. Öylesine birlikte sohbete acıkmış, özlemiştik ki sormayın gitsin. Bir dost sohbetinin bu kadar insanı sağalttığına inanamadım. Onlar gelmeden, aylardır elimden her şey fırlayıp düşüyordu, oldukça gergindim. Uykularım delik deşikti. Kısaca mutsuzdum.
Sohbetin sonunda yüzümde güller açtı, elektriğim kayboldu, içim dışım ışıdı. Kısaca huzurlu ve mutlu olduğumu hissettim. Müzisyen Ferhat Erdem, müzikten anlattı. Neler neler anlatmadı ki. Emin Demirayak’ın “Kahpe gençlik geldi geçti yel gibi / Tadı damağımda kaldı bal gibi.” Sonra Kadir Türen’in “Erik dalı gevrek olur basmaya gelmez / Elin kızı nazik olur küsmeye gelmez.” Türkülerin kadına şiddetle ilgisini, erik dalı türküsünün bunu anlattığını, müziğin insan hayatındaki rolünü ve önemini. Kendisinin neler yaptığını, bestelerini…
Halil Erdem; romanlarını, şiirlerini, öykülerini, resimlerini anlattı. Okumayan insanların nasıl da kendilerine yazık ettiğini, okumadan nasıl yaşayabildiklerini, ayrıca doğadan yani topraktan okuyanların bilgeliğine hem şaşırıp hem de hayran olduğunu şeker tadında anlattı.
Yusuf Erkan, araştırma kitaplarına yıllarını verdiğini, bundan sonra roman ve öykü yazacağını anlatırken, son romanı “Boubon’un tanrılaşmış İmparatorları” üzerine uzun uzun düşüncelerimizi sorarak, yirmi yıllık emeğini anlattı. Çünkü romanı yirmi yılda yazmıştı.
Benim de son romanım üstüne ve “Ubuntu Çocukları” adlı çocuk kitabımı konuştuk. Herkes birbirini söz kesmeden dinliyor, yorumuna ve eleştirisine saygı duyuyordu. Bu çok önemli bir özellikti ve sık rastlanamıyordu.
Yazar- çizerlerin iğne ile kuyu kazmak olan yazma edimini bol bol keyifli bir sohbetle konuşurken, tiyatroda harikalar yaratan Mukaddes Özacar’ı dinledik. Tiyatral sohbetine doyamadık. Gecenin saati 23.00’ü vurduğunda fark ettik gündüzün ve güneşin bize veda ettiğini. Zaman ne kadar da çabuk geçmişti ve bizim henüz konuşacak çok konumuz vardı. Seneye buluşmak için sözleştik, istemeyerek ayrıldık. Bir kere daha “İyi ki sanat var ve bizi buluşturdu” dedik.
Sanat dostluk da yaratır
Kamile Yılmaz
Yorumlar
Trend Haberler

Böceklerin rüşvet dosyasında aile kavgası: "Biraz gözünüz doysun"

Antalya’da EDS dönemi başlıyor! Sürücülerin her anı takip edilecek

Seçimden sonra ihale rakamları uçuşa geçmiş!

Gökhan Böcek operasyonunda tutuklanmıştı! Kuyumcu Karamık, iddialar hakkında ne dedi?

Antalya’da suya ÜFE-TÜFE zammı! Ağustos su kullanım ücretleri güncellendi

CHP Kepez'de 'telefon' kavgası! Müdürlükten istifa etti, 'disiplin' yolunu gösterdi