Kılıfına uydurulan Antalya-Alanya otoyolu-3


Proje güzergahının tarım arazisi, sulak ve ormanlık alan olması, korunması gereken hashas (sit) alan niteliklerine sahip olması idare için kılıfına uydurma hamlelerini kaçınılmaz kılmıştır.

Örneğin Antalya İl Tarım ve Tarım Müdürlüğünden “Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu” uyarınca bu alanların tarım dışı kullanım izinleri alınmıştır. Bu kamu kurumu halen tarımsal amaçlarla kullanılan alanlara beton dökülmesinin daha üstün yarar olarak görmekte sakınca görmemiştir.

Ormanlık alanlar için bulunan formül ise, güzergahta yer alan orman sınırının Karayolları sınırı içinde çekilmesinden ve Orman Bakanlığı’nın olurunu almaktan ibarettir. Orman özelliğini yitirmiş mi, kamu yararı var mı gibi soruların tartışılmasına gerek görülmemiştir. Çünkü artık her koşulda bürokrasiyi “al aşağı eden” tek adam yönetimi anlayışı ile bütün projeler hayat bulmaktadır.

Korunması gereken hashas alanlar için gerekli "uygunluk görüşü" alınması, idari yapılanmada sağlanan değişikliklerle çoktan kolaylaştırılmış durumdadır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlanan Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ve bunların teşkilatları gelen talimatlar doğrultusunda uygun görüş bildirmeye ayarlı olmaları bir sır değildir

4 yıl önce başlanacağı ve inşaat aşamasının yaklaşık üç yıl süreceği 2021 yılına kadar otoyolun tamamlanacağı açıklanan bu proje, şimdi bir kez daha yapılan müjdeli açıklama ile yeniden kamuoyunun gündemine alınmıştır.

ÇED raporunda KGM tarafından yapılacak bakım ve onarım çalışmaları yanında, işletme aşamasının yaklaşık 49 yıl süreceği belirtilmektedir. Yani 49 yıl boyunca dolara endeksli geçiş bedelleri ödenecek ve henüz açıklanmayan ve garanti edilecek araç geçişlerinin eksik kalanlarının tutarları da halkın cebinden çekilecektir.

Antalya ilk kez bu proje ile paralı otoyola kavuşmanın sevincini yaşayacak ama belirtmek gerekir ki 4 yıl önceki proje maliyet bedeli 7 milyar TL üzerinde ve bugüne uyarlanan fiyatlarıyla daha bugünden geçiş ücretinin 400-500 TL olacağı da hesaplanmaktadır.

Elbette parası olanlar paralı otoyollarını tercih edeceklerdir. Hatta aralarında kendilerini ayrıcalıklı hissedenler de olacaktır. Oysa bu his, kamusal imkanların kamunun zararına kullanılmasından, kamusal bir hizmet olan ulaşım hakkının ihlal edilmesinden, kamu görevlilerinin görevlerini kötüye kullanmalarından, kamusal kaynakların şirketlerin, iktidara yakın olanların zenginleşme aracı olarak kullanılmasından, yani işlenen suçların, hak ihlallerinin, gaspların, insan ve doğa kıyımlarının sonucunda elde edilen bir ayrıcalığa dayanıyor olacaktır.

Kentsel haklarımıza karşı suç işleyen merkezi veya yerel yöneticilerin kılıfına uydurarak elde etmek istedikleri bütün bu düzenlemeler, toplumsal olandan yana ortak çıkarlarımızın berhava edilmesine neden olmaktadır.

Bitirirken, Yukarı Köprüçay Havzası Koruma Platformu’nun yıllar önce bu proje ile ilgili açıklamasını hatırlamakta yarar bulunmaktadır. “…Doğa ve kültür mirasının yanında tarım ve orman alanlarına da büyük bir darbe vuracak olan bu otoyol girişimi Antalya'nın coğrafyasını batıdan doğaya doğru yırtarak insan ve doğa için oldukça önemli olan dağ ve ova ilişkisini bıçak gibi kesecektir. Doğa turizmi doğayı katlederek değil, doğayı içindekilerle birlikte koruyarak gelişir. Kalkınma ve büyüme adına yapılan bu girişim kabul edilebilir değildir. İlgililerden bir an önce bu otoyol projesinden vazgeçmelerini, mevcut devlet yolunda yapılacak iyileştirmelerle yöre halkına en iyi şekilde hizmet verecek düzenlemeler yapmalarını bekliyoruz.”