Geçtiğimiz hafta Perşembe günü Muhittin Böcek ve altı kişinin tutuklu bulunduğu soruşturmada, tutukluların son ifadeleri alındı.
Hal böyle olunca da doğal olarak bütün dikkatler o tarafa çevrildi.
İfade süreci ile ilgili dışarı sızan bilgilere göre ifade sürecinde tutuklulara, beş ay içerisinde gözaltına alınan, tutuklanan ya itirafçı olanların iddiaları sorulmuş, bunlara yanıt istenmişti.
Ancak en önemli iddia, başta Muhittin Böcek olmak üzere tutuklulara ‘etkin pişmanlık’ hükümlerinden yararlanmak isteyip istemiklerinin ısrarla sorulduğuydu.
Biliyorsunuz.
Bu soruşturmanın ana omurgasını Muhittin Böcek’in etkin pişmanlıktan faydalanıp itirafçı olması oluşturuyordu. Burada da beklenen, Böcek’in adaylığı için Özgür Özel’e ve Ekrem İmamoğlu’na insanın hayal gücü sınırlarını zorlayan (toplamda 32 milyon dolar) ödemeler yaptığıydı.
Bir diğer itirafçı olması beklenen isim de Mehmet Okan Kaya’ydı. Kaya, Antalya’nın Aziz İhsan Aktaş’ı olmaya aday bir isimdi. Çünkü onlarca belediye ve kamu kurumu ile ilişkileri ve ticareti vardı.
Ancak son ifadelerde de beklenen olmadı ve bütün isimler etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanarak itirafçı olmayı reddettiler.
Sonuçta, iddia edilen etkin pişmanlık beklentisi gerçekleşmedi ve ifade süreci sonlandı.
İfadelerin alınmasının ertesi günü ilginç bir gelişme yaşandı.
Soruşturma savcısı mahkemeye, Gökhan Böcek’in eşi Zuhal Böcek, Halil Tolga Ayvazoğlu ve Salih Eyiişleyen ile ilgili olarak, şartlı tahliye mütalaasında bulundu. Mahkeme de bu mütalaa doğrultusunda karar vererek şartlı tahliyelerine karar verdi.
Böylece, avukatların verdiği bilgilere göre, 5 Temmuz’dan bugüne yaklaşık 60 kişinin gözaltına alındığı soruşturmada tutuklu olarak dört kişi kaldı. Bu dört kişi de Muhittin Böcek, Gökhan Böcek, Mehmet Okan Kaya ve Fazlı Ateş.
Kimler içeride?
Rüşvet aldığı ve yolsuzluk yaptığı söylenenler.
Kimler değil?
Rüşvet verdiğini iddia edenler.
Sizce de burada bir yanlış yok mu?
Olayın tartışılan bir de iddialar ayağı var.
Çarşaf çarşaf iddiaların bir kısım malum, bir kısım da malum adayı medyaya servis edilen, insana dudak uçurtan rakamlar, özel hayatın gizliliği ve masumiyet karinesini hiçe sayan, onlarca itirafçının çıktığı söylenen sürecin sonunda kala kala elde dört kişi kaldı.
Her operasyonun ardından ağızlar dolusu, “bunun ardı gelecek, siz görün bak daha kimler de alınacak sözleri” içeride kalan dört insanın ağırlığı altında eridi, gitti. Tabi, bu cümleleri kuranlar da.
Başından beri ifade ediyorum.
Burada amaç, sorgulanan altmış kişi ya da içeride kalan dört kişinin ne yapıp ne yapmadıkları değil.
Bugün gelinen noktada açıkça belli oldu ki; 5 Temmuz’dan bugüne siyasi bir operasyonun tanıklığını yaptık. Bu siyasi operasyonun ulusal ayağını hepimiz biliyoruz. İstanbul, Ankara ne yaşadıysa ve yaşıyorsa Antalya da aynısını yaşadı ve yaşıyor.
Sürecin bir de Antalya ayağı var. O konu da zaman zaman gündeme geldi. Ama henüz bir netlik yok. Gerçeğin, eninde sonunda açığa çıkmak diye bir huyu vardır. Elbette o konu da netleşecektir.
Son olarak, bir detaya dikkatinizi çekmek istiyorum.
5 Temmuz’dan bugüne çarşaf çarşaf iddiaları manşetlerine, bazen ahlak sınırlarını aşacak şekilde taşıyanlar, son ifadelerin ardından Muhittin Böcek’in son ifadesini paylaşmaya başladılar. O ifadede Muhittin Böcek, “hepsi ile yüzleşerek savunmamı yapacağım” diyerek güçlü bir duruş sergiliyordu.
Anlaşılan o ki, batmaz sandıkları geminin su almaya başladığını gördüler ve terk etmeye hazırlanıyorlar.
Gemiyi ilk önce fareler terk eder!