1943 yılında doğdu.

Sahneye ilk adın attığında 10 yaşındaydı. Bu yaşta, sadece sahneye adım atmadı, Doğan Kardeş Dergisi’nde ilk şiiri yayınlandı.

Yetmedi, İstanbul Radyosu Çocuk Kulübünde mikrofon ile tanıştı.

Amatör sahneler derken, 1960 yılında İstanbul Şehir Tiyatroları’nda profesyonel olarak sahneye çıktı.

Aynı yıl Vefa Lisesi’ni bitirdi.

Hasılı, hepimizin başında kavak yellerinin estiği yaşlarda o çoktan sahnenin tozunu yutmuştu.

Muhlis Akarsu’nun türküsünde havalandırdığı gibi; kağıdı kalemi elde gezen bir divane olmuştu.

1999 yılına kadar yazdığı kitap sayısı 28’miş. Ansiklopedilerin yalancısıyım.

1983’te, “Çizgilerle Nazım Hikmet” kitabı nedeni ile tutuklandı. Herkes gibi 12 Eylül ile onun da başı hoş değildi.

İhtimaldir ki, oynadığı tiyatro, çektiği film sayısını kendisi de bilmiyordur. Ben saymaya kalktım, bir yerden sonra sıkıldım, bıraktım.

Sahnede olduğu 70 ve 80’li yıllar, Türkiye’de mizahın çok güçlü olduğu dönemlerdi. Çünkü 12 Mart ve 12 Eylül’ün yarattığı sağır ve ağır ortama muhalefet, mizahı aracı olarak kullanıyordu. Türk Halkı, kahkaha ile baskılara direniyordu.

İşte bu direnişin ön saflarında yer aldı. ‘Güldürü Üretim Merkezi’ni kurdu örneğin. Yıllarca, Türk toplumuna kara mizah örnekleri verdi.

Bekir BozdağSuat KılıçMustafa ElitaşAyşe Nur BahçekapılıNurettin CanikliBülent GedikliHüseyin TanrıverdiEdibe SözenKöksal ToptanNimet ÇubukçuMurat MercanDengir Mir Mehmet FıratMuzaffer Baştopçuİbrahim Yiğit ve Seracettin Karayağız'a dörder bin lira tazminat ödeme cezasına çarptırıldı.

Bu adlar size bir yerden tanıdık geliyor mu?

Bütün bu süreçlerin altını kazıdığınızda Cumhuriyet ve Cumhuriyet’in kültür politikasını görürsün. Düşünen, sorgulayan insan modeli ve bu modelin yetiştiği iklim ile karşınıza çıkar.

Bundandır ki; her zaman “Atatürk” dedi, “Cumhuriyet” dedi, “devrimler” dedi.

Kendisini var eden koşulları hazırlayan ‘eski’ Türkiye’ye, Cumhuriyet’e ve bütün bunların olmasını sağlayan büyük önderine, Atatürk’e hep sahip çıktı, taviz vermedi.

Müjdat Gezen, Türkiye demektir, Cumhuriyet demektir.

Cumhuriyet ile, Atatürk ile derdi olan herkes ile Müjdat Gezen’in de derdi vardır.

AKP Hükümeti kültürel hegemonyasını henüz kuramamışsa, bunda en büyük paylardan birisi de Müjdat Gezen’e aittir.

Gelelim, sözün özne. Türkiye’nin lisanslı maçosu Taner Karadağlı’nın Devlet Tiyatroları Genel Müdürü olduğu kültür ikliminde Müjdat Gezen’e Altın Portakal Film Festivali’nde “Onur Ödülü” vermek, sadece Müjdat Gezen’i değil, bütün Cumhuriyet sevdalılarını, bu kültürel iklime direnenleri onurlandırmaktır.

Aynı zamanda, yaşadığımız kültürel iklimde Müjdat Gezen'e 'onur' ödülü vermek, Cumhuriyet mevziisini tahkim etmek, bu kültürel iklime direniş hattı çekmektir.

Bu nedenle;

Teşekkürler Altın Portakal,

Teşekkürler Muhittin Böcek!