Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye siyasetinin en köklü partisi. Cumhuriyetin kurucu iradesi olarak tarihsel bir mirası taşıyor. Ancak bu miras, onu her zaman iktidara taşımaya yetmedi. Toplum değişti, sosyoloji dönüşüm geçirdi, seçmenin hassasiyetleri çeşitlendi. Bugün CHP’nin iktidar olabilmesi için sadece kendi kemik tabanını değil, geniş kitlelerin de güvenini kazanması gerekiyor. Bu güvenin en önemli adreslerinden biri de merkez sağ seçmenidir.
Merkez sağ, Türkiye’de her zaman siyasetin ana omurgasını oluşturdu. Toplumun değerleriyle barışık, değişimden korkmayan ama aidiyet duygusuna da önem veren bu kesim; hem muhafazakâr hem kalkınmacı çizgide ilerleyen, devletle millet arasında bir köprü arayan bir yapıya sahiptir. CHP’nin bu kesime ulaşabilmesi, siyasette uzun süredir aradığı geniş tabanlı toplumsal mutabakatı kurmasının ön koşuludur.
Peki, CHP merkez sağ ile nasıl buluşabilir?
CHP, uzun yıllar boyunca belli bir ideolojik çerçevede konumlandı. Ancak artık sadece “neye karşı” değil, “neyi teklif ettiğiyle” anılan bir parti olmak zorunda. Merkez sağ seçmen, kutuplaşmadan yorgun. Onun için istikrar, ekonomik güvence, milli değerlerle barışık ama özgürlükçü bir siyaset kıymetlidir. Bu noktada CHP’nin kimlik siyasetinden sıyrılıp kapsayıcı bir halk siyasetine yönelmesi gerekir.
Başörtüsü, dini değerler, kültürel kodlar gibi konular CHP ile merkez sağ arasında yıllarca mesafe yarattı. Oysa son yıllarda atılan sembolik ve pratik adımlar gösterdi ki, halkın inancıyla barışık bir CHP algısı, büyük bir psikolojik eşiğin aşılması demek. Bu tavır samimi bir dille pekiştirilirse, seçmenin gönlüne de ulaşır.
Merkez sağ seçmen, ideolojik tartışmalardan çok ekonomiyle ilgilenir. Tarımla, esnafla, üretimle, sanayiyle, yatırımla ilgilenir. CHP’nin kalkınma politikaları, yerel yönetimlerdeki performansı ve planlı ekonomik modelleri bu kesime doğru şekilde anlatıldığında, güven kapısı açılır. Ancak bu anlatım, teknokratik değil, halkın dilinden olmalıdır.
CHP’nin batı metropollerindeki güçlü varlığı, Anadolu’nun ruhunu anlamadan eksik kalır. Merkez sağ seçmen, Ege’nin sahilinden İç Anadolu’nun köyüne kadar geniş bir sosyolojik yapıya sahiptir. Burada yerli-milli bir anlatı, halkla iç içe olma arzusu ve siyasi elit dili yerine halk dili kullanmak önemlidir. Taşrada bir kahveye girildiğinde konuşulan dili anlayan bir CHP, iktidara çok daha yaklaşır.
Merkez sağ, devletin devamlılığına inanır ama adaletin de sağlanmasını ister. CHP’nin yargı bağımsızlığı, liyakat, şeffaflık ve ahlaki siyaset vurgusu, merkez sağ seçmen için çok caziptir. Ancak bu söylem, bir “karşıtlık” üslubuyla değil, bir “yeniden inşa” vizyonuyla sunulmalıdır.
CHP’nin iktidara giden yolu, sadece kendi ideolojik alanını tahkim etmekten değil, karşı kıyılarla köprü kurmaktan geçiyor. Merkez sağ seçmen, bu köprünün üzerinde yürümeye hazır. Yeter ki CHP, o köprüyü halkın sesini duyarak, ötekileştirmeden ve samimiyetle kursun.
Unutmayalım: Siyaset, milletin vicdanında yer bulma sanatıdır. Ve o vicdan, sadece solun değil, sağın da sesidir.