Yıllardır bu milletin yüreğine düşen ateşin adıydı PKK. Anaların gözyaşına, babaların yastığına,
çocukların oyuncağına karışan bir ihanetti. Ve bugün, bu yapının “kendini feshettiği”ni
açıklaması, yalnızca bir terör örgütünün son nefesi değildir. Bu, emperyalist senaryoların
Anadolu’da bir kez daha boğulmasıdır.
1923’te Lozan’da imzalanan anlaşma, Türk milletinin yedi düvele karşı kazandığı varoluş
mücadelesinin siyasi zaferidir. Ve o günden bu yana, bu topraklarda oynanan her bölücülük
oyunu, aslında Lozan’ı geçersiz kılma çabasıdır. PKK da bu oyunun taşeronudur.
Onlar zannettiler ki dağlarda kurdukları kamplarla, şehirlerde sokaklara ektikleri korkuyla bu
milleti bölebilirler. Unuttukları bir şey vardı: Türk milleti dağ gibi durur, fırtına gibi eser ama
diz çökmez.
Bir Milletin Hafızası, Terörle Unutulmaz
PKK’nın kendini feshetmesi, bizim için bir “temizlik” değil, bir “hatırlatma”dır. Binlerce
şehidimizin kanı bu topraklara mühür olmuştur. Bu fesih kararı, o mühürleri silemez. Aksine,
daha da belirgin kılar.
Biz unutmuyoruz:
• Cudi’yi, Gabar’ı, Tendürek’i…
• Şırnak’ta bayrağa sarılı tabutları…
• Hakkâri’de taş atan çocukların arkasına saklanan maskeli alçakları…
PKK’nın varlığı yalnızca bir güvenlik tehdidi değildi; milletin birliğine, devletin bekasına,
kardeşliğe kurşundu. Bugün geldikleri yer; Türk ordusunun kararlılığı, milletin dik duruşu,
devlet aklının sabırlı ilerleyişidir.
Millî Damar Uyanıktır
Bu topraklar, “eyalet” sözcüğünü duyduğunda titreyen bir millettir. Çünkü biliriz ki Türk’ün
devleti birdir, parçalanmaz. PKK’nın feshi de bir son değil, bir uyarı olmalıdır: Devletler,
düşmanı silahla değil, hafızayla yener. Ve bu milletin hafızası güçlüdür.
Lozan’da çizilen sınırlar yalnız coğrafi değil, ideolojikti. PKK ve benzeri yapılar, bu ideolojik
haritayı değiştirme çabasının figüranlarıydı. Bugün bu oyun çöktü. Ama oyuncular değişebilir,
senaryolar güncellenebilir.
Son Söz: Bu Topraklarda İhanet Biter mi? Hayır. Ama Bu Millet Diz Çöker mi? Asla.
PKK’nın kendini feshetmesi, tarihî bir dönüm noktasıdır. Lakin bu, bize zafer sarhoşluğu değil,
uyanıklık borcunu yükler. Çünkü ihanet yeniden şekil değiştirir. Bir gün silahla gelir, bir gün
siyasetle, bir gün medya üzerinden.
Ama Türk milletinin adı bellidir: Devlet-i Ebed Müddet.
Ve biz bu bayrağı, yalnızca göğe değil; tarihe, dosta, düşmana ve geleceğe karşı
dalgalandırmaya devam edeceğiz.