CHP 38. Büyük Kurultay’ına açılan iptal davasının duruşma günü olan 30 Haziran yaklaştıkça, başta CHP tabanı olmak üzere kamuoyunda da gerilim her geçen gün artıyor.
Bu gerilimin artmasında, hiç şüphesiz davanın belirsizliği olduğu kadar, Kemal Kılıçdaroğlu’nun sessizliği de önemli bir etken.
Çünkü CHP tabanında Kılıçdaroğlu’nun çıkıp, kurultay ile ilgili iddiaları reddetmesi beklentisi ciddi anlamda hakim. Eğer Kılıçdaroğlu böyle bir çıkış yaparsa, dava sonucu ne olursa olsun, partinin kazandığı ivmenin değişmeyeceğini, tam tersine artacağını düşünenlerin sayısı hayli fazla.
Tersi olarak, Kılıçdaroğlu’nun sessizliği ile krizi derinleştirdiği, iddiaları kabul ettiği anlamı da yükleniyor.
Bir anlamda tarih, Kemal Kılıçdaroğlu’nu duracağı yer konusunda sınava çekiyor.
Bugüne kadar Kılıçdaroğlu, henüz tarihin bu sınavına cevap vermiş değil. Zaman ise gittikçe daralıyor.
9 mart süreci sonrasında CHP yönetiminin sergilemiş olduğu kararlı ve dirayetli duruş, kamuoyunda karşılık bulmuş ve takdir toplamış durumda. Özellikle Özgür Özel’in içinde doğallık da barındıran liderlik ve mücadelesi, CHP kitlesinden öte kesimlerin de dikkatini çekti ve beğeni de topladı. Özel de gerek bunun farkına vardığı için gerekse doğasından getirdiği özelliklerle bu tavrını devam ettirecek gibi duruyor.
İşin aslı CHP tabanı da yıllardır, böyle cevval ve kora kor mücadele eden bir CHP görmek istiyordu. Özgür Özel, özlenen bu tarzı onlara verince, geniş kesimlerle rahat diyalog kurabilir hale geldi.
Oysa Kemal Kılıçdaroğlu döneminde CHP, salon ve otellere tıkılmış, elitlerin dışında kimsenin söz söyleyemediği konumda olan bir partiydi. Toplumsal durumlarda gerekli tepkiyi gösteremeyen, salonlardan çıkamayan bir parti pozisyonundaydı. Özgür Özel bunu yıktı.
Bugün Kemal Kılıçdaroğlu’nun sessizliği, “acaba geri döner de tekrar aynı sistemi getirir mi?” endişenin yansımasıdır.
İşte bu nedenle Kemal Kılıçdaroğlu, tarihin neresinde duracağına karar verecek.
Kılıçdaroğlu’nun tarihle sınavının içeriği de burası.