Bazı metinler vardır. Bazen bir romanda, bazen bir öyküde paragraf, bazen de bir oyunda tiraddır. Okuduğunuz anda zihninize çakılır.
Belki birebir hatırlayamazsınız. Ama artık aklınızın bir köşesinde yer almıştır ve sadece kendisini hatırlayacağınız, “böyle bir şey vardı” diyeceğiniz zamanı, anıştırmayı bekler.
Cyrano de Bergerac
17. Yüzyılda yaşamış şair, oyun yazarı ve silahşor. Ama onu ünlü yapan, yaşamını oyun olarak tiyatro sahnesine aktaran Edmond Rostand oldu.
Cyrano de Bergerac oyununda bir tirad vardır.
Bugünlerde sürekli beynimin kıvrımlarında dolanıp duruyor. İyisi mi ben bu beynimin kıvrımlarında dolanan cümleleri açık edeyim de hepimizin beyninde yankılansın sözler.
İstemem!
Sağlam bir arka mı bulmalıyım?
Onu mu bellemeliyim?
Bir ağaç gövdesine dolanan sarmaşık gibi
Önünde eğilerek efendimiz sanmak mı?
Bilek gücü yerine dolanla tırmanmak mı?
İstemem!
Herkesin yaptığı şeyleri mi yapmalıyım Le Bret?
Sonradan görmelere övgüler mi yazmalıyım?
Bir bakanın yüzünü güldürmek için biraz şaklabanlık edip,
Taklalar mı atmalıyım?
İstemem! Eksik olsun!
Her sabah kahvaltıda kurbağa mı yemeli?
Sabah akşam dolaşıp pabuç mu eskitmeli?
Onun bunun önünde hep boyun mu eğmeli?
İstemem! Eksik olsun böyle bir şöhret!
Eksik olsun!
Ciğeri beş para etmezlere mi “yetenekli” demeli?
Eleştiriden mi çekinmeli?
“Adım Mercuré dergisinde geçse” diye mi sayıklamalı?
İstemem!
İstemem! Eksik olsun!
Korkmak, tükenmek, bitmek…
Şiir yazacak yerde eşe dosta gitmek.
Dilekçeler yazarak içini ortaya dökmek?
İstemem! Eksik olsun!
İstemem! Eksik olsun!
Ama şarkı söylemek, düşlemek, gülmek, yürümek…
Tek başına.
Özgür olmak.
Dünyaya kendi gözlerinle bakmak.
Sesini çınlatmak, aklına esince şapkanı yan yatırmak.
Bir hiç uğruna kılıcına ya da kalemine sarılmak.
Ne ün peşinde olmak, para pul düşünmek,
İsteyince Ay’a bile gidebilmek.
Başarıyı alnının teriyle elde edebilmek.
Demek istediğim asalak bir sarmaşık olma sakın.
Varsın boyun olmasın bir söğütünki kadar.
Yaprakların bulutlara erişmezse bir zararın mı var?