Bugün, Kurban Bayramı’nın ikinci günü. Bu vesile ile herkesin bayramını evvelemirde bir kutlayalım. Eskilerin deyimi ile, üzerimize farz olan Tanrı selamını iletirken, büyüklerin ellerinden küçüklerinde gözlerinden öpmeyi de eksik etmeyelim.

Bayram nedeni ile insanlar birbiri ile iletişime geçmeyi, eğer mümkünse de yan yana gelmeyi tercih ederler, ki sosyalleşmenin en önemli araçlarından birisidir bayram.

Bu yan yana gelme durumu da insanların ulaşım ihtiyacını açığa çıkarır.

Bayram ya da başka nedenlerle ulaşım, en temel insan haklarından birisi olarak tanımlanır ve bunun sağlanması görevi, normalde, devlete verilir. Sonuçta devlet bir organizasyon kurumudur ve ulaşım da bu organizasyonların başında gelir.

Şehir içinde de bu görev, devlet yapılanmasının bir parçası olan belediyelere verilmiştir. Belediyeler, şehir içi ulaşımı sağlamakla mükelleftir.

Gel gör ki, Turgut Özal’ın ‘özelleştirme’ çılgınlığı önce belediyelerden başlamış, bunda da ilk sırada ulaşım yer almıştır. Bu politikanın sonucunda da hayatımıza ‘özel halk otobüsü’ denen ucube sistem girmiştir. Antalya’da da bu sistemi başlatan, ne yazık ki, Hasan Subaşı olmuştur.

Özel halk otobüslerinde, adı üzerinde ‘özel’ olunca, öncelik kamu yararı değil, otobüs sahiplerinin kârı olması kadar doğal bir şey yoktur. Belediyeler de ulaşımı özelleştirerek bir yükü sırtlarından atmış ama aynı yükü halkın sırtına yüklemiştir.

Antalya’ya gelecek olursak, bundan üç yıl önce Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, aslolanın ulaşımın belediye araçları tarafından sağlanması gerektiğini, bu nedenle de bütün otobüslerin, özel değil de belediye aracı olması gerektiğini ifade ederek özel halk otobüslerini kaldırmanın kendisinin de hedefi olduğunu ifade etmişti.

Bugüne kadar bu hedefine bırakın ulaşmayı, yanına bile yaklaşabilmiş değil. Antalya’da toplu taşımanın yaklaşık üçte biri belediye otobüsleri ile sağlanırken, geri kalanını yine özel halk otobüsleri sağlıyor. Bu da özel halk otobüsü sahipleri ve oda başkanı Yasin Aslan’a rant sağlamaktan başka bir işe yaramıyor.

Bunun politik bir tercih olduğunu buraya bir not edelim.

Hazır, bayram günlerindeyiz. Antalya Büyükşehir Belediyesi, bayram süresince Antalya’da ulaşımın ücretsiz olduğunu günlerce duyurdu. Bence popülist ama bugünlerde halkın gelir durumunu göz önüne aldığımızda mantıklı bir uygulama.

Ama hangi ulaşım araçları ücretsiz?

Belediye otobüsleri ve tramvay.

Yani belediyenin uhdesinde olanlar.

Diğerleri?

Onlarda yine kart basma ve ücret alma devam.

Yani, tramvayı da katarsak, Antalya ulaşımını sağlayan araçların yarıdan fazlası yine ücretli.

Olması gereken ne?

Başta Yasin Aslan olmak üzere otobüs sahipleri, şoförlerinin ücretini ödeyerek bayramlarda kamu yararı adına kârlarından vazgeçecek ve onlar da ücretsiz yapacaklar. Sonuçta Antalya halkının sırtından kar etmeyi biliyorlarsa, bunu üleşmeyi de öğrenecek ve yılda en fazla on gün olan bayramlarda ücretsiz yapacaklar.

Yaparlar mı?

Tabi ki yapmazlar.

Günde 15-16 saat çalıştırarak üzerine abandıkları şoförleri de dahil, halkın sırtından yaşamaya devam ederler.

Buna Büyükşehir Belediyesi bir yaptırım getirir mi?

Getiremez.

Özel halk otobüsleri, İstanbul örneğinde gördüğümüz gibi, bir gün “çalışmıyoruz” deseler Antalya yaşamı felç olur.

Belediye ile özel halk otobüsleri, “al gülüm, ver gülüm” yaşamaya devam ederler.

Bayram demişken, Büyükşehir Belediyesine bir öneri getirelim.

Bari, belediyeye ait otobüslerin tamamını kırmızıya boyayın da, insanlar da binerken bilsinler, belediye otobüsü mü, halk otobüsü mü?

Bayramlarda, neye kart basacaklar, neye basmayacaklar rahat rahat ayrımına varsın ve kimse plaka siyah mıydı, beyaz mıydı derdine düşmesin.

Kafa karışıklığı ortadan kalsın.