Geçtiğimiz günlerde TBMM’de bir kanun geçti. Daha doğrusu kanun maddesi. Malum artık bütün kanun teklifler ‘torba yasa’ biçiminde birbirinden alakasız şekilde gündeme geliyor.

Bu değişikliğe göre, öğrenci yurtları belediyelerin elinden alınarak Milli Eğitim ve Gençlik ve Spor Bakanlıklarına veriliyor.

Bu değişikliğe göre belediyeler artık öğrenci yurdu açamayacak.

Her zaman savunduğum bir durumdur.

Bugün, sosyal belediyecilik kapsamında belediyelerin yaptıkları işlerin büyük bir bölümü görev değil, zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Toplumda hızla artan yoksullaşma, merkezi hükümetin görevlerini yerine getirmemesine karşılık belediyelerin çözüm üretme zorunluluğunda kalmaları, adına ‘sosyal belediyecilik’ denilen bu ucubenin doğmasına neden oldu.

Halkı sorunları ile baş başa bırakan merkezi hükümete karşılık, bu soruna çözüm aramak için çırpınan, kaynaklarının önemli bir kısmını buraya kaydırmak zorunda kalan belediyelerle karşı karşıyayız.

Olaya bu çerçevede baktığımızda, aslında yapılan değişiklik olması gereken bir durumun hukuki alt yapısının hazırlanmasıdır.

Ama çok iyi biliyoruz ki AKP Hükümeti, bu değişikliği sosyal devletin gereğini yerine getirmek için değil, CHP’li belediyelerin hizmet alanlarını daraltmak için gerçekleştirdi.

Yine çok iyi biliyoruz ki, Milli Eğitim ve Gençlik ve Spor Bakanlıkları bu değişiklikle, kendi görevleri olan öğrencilerin barınma sorununu, yaptıkları protokollerle (!) cemaatlere, tarikatlara devredecek bu illegal yapılara alan açacak.

Üst kimliği ‘müslümanlık’ olarak tanımlayan ve ulus devlet tanımına açıkça meydan okuyan bir anlayıştan da başka türlü bir davranış beklenemez zaten.

Gelelim konunun ikinci boyutuna.

Bu kanun değişikliği öncesinde belediyelerin hizmete aldığı öğrenci yurtlarının statüsü ne olacak?

Kanun değişikliği geriye doğru işletilirse, bu yurtlar da belediyelerin elinden alınır.

Yok, geriye doğru işletilmezse, ki hukuken olması gereken budur, belediyelerin elindeki yurtlar yine devam eder, ancak belediyeler yeni bir yurt açamazlar.

Konunun önemi şurada.

Antalya örneği üzerinden gidelim.

Antalya Büyükşehir Belediyesi, Mustafa Akaydın başkanlığı döneminde bir öğrenci yurdu yaptı ve bunu hizmete aldı. Aynı yurt, Menderes Türel döneminde TÜRGEV’de devredildi. Bu devir kamuoyunda çok ses getirdi ve tartışıldı. Muhittin Böcek’in ilk döneminde, belediye meclisi kararı ile TÜRGEV’e tahsis iptal edildi.

Sonrasında konu yargıya taşındı. Taraflar, mahkeme sürecini gerekçe göstererek uykuya yatırdı. Yurt hala TÜRGEV’de.

Bu kanun değişikliğinden sonra, Antalya’da TÜRGEV yurdunun durumu ne olacak?

Benzer bir durum, İstanbul Üsküdar Belediyesi’nde de yaşanıyor.

Sayılı gün çabuk geçer, göz açıp kapayana kadar Eylül ayı gelir ve biz yine öğrencilerin barınma sorununu gündem olarak karşımızda buluruz.

Ama bu defa belediyelerin elleri kolları bağlandığı için çözüm üretecek bir mekanizma bulamayacağız ve pek çok öğrenci barınamadığı için ya eğitimini bırakacak ya da cemaatlerin, tarikatların ağına düşecek.