1789 Fransız Devrimi.
Burjuvazinin sahip olduğu ekonomik güce eşit olarak siyasal gücünün bulunmamasının yarattığı huzursuzluk bütün Avrupa’yı sarmıştır. Ortaçağ Avrupası’nın devamı olan aristokrasi ev Kilise baskısına karşı hoşnutsuzluk had safhaya ulaşmıştır. Artık Avrupa, yeni ve bambaşka bir dünyanın doğum sancılarını çekmektedir.
Bu koşullar altında 14 Temmuz 1789’da ünlü Bastille Hapisanesi’ne halkın baskını ve içerideki mahkumların salınması ile Fransız Devrimi başlar. Bu baskın ile sadece Avrupa değil, dünya da geri dönüşü olmayan yeni bir döneme girmiş ve insanlığın önünde yepyeni bir ufuk açılmıştır.
Ancak bu olayda, çok da dile getirilmeyen, detay vardır.
1789 Fransız Devrimi, her ne kadar bir burjuva devrimi olarak tanımlansa da, ki bu tanımlama doğrudur, devrimin itici gücü olarak aristokrasi ve kiliseye diz çöktürenler burjuvazi değil, Sans Culottes’tur.
Sans Culottes.
İfadenin Türkçe’deki tam karşılığı “donsuz” sözcüğüdür. Bazı çevirmenler, bu ‘donsuz’ sözcüğünü kaba bularak ‘baldırı çıplak’ olarak çevirdiler. İşte ‘donsuz’lar, ‘baldırı çıplak’lar insanlık tarihine 1789 Fransız Devrimi’ni hediye ettiler.
Namuslu vatanseverlerdir, halkın mütevazi kesimi içerisinden çıkan emekçilerdir Sans Culottes’lar. İlerleyen zamanlarda Sans Culottes’ların adı ‘proleterya’ olacaktır.
Yani, işçi sınıfı.
Yani, zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şeyleri olmayanlar.
Toplumsal bir harekete kim öncülük ederse, onun siyasal programı yaşama geçer. Onun sloganları karşılık bulur. Örneğin, Rusya’da 1917 Ekim Devrimi’nin sloganı “savaşa hayır” ve “ekmek istiyoruz”du. Çünkü devrimin öncüsü Rus işçi sınıfıydı.
Gelelim günümüze.
Türkiye’ye, hatta Antalya’ya gelelim.
Bugün iktidarın en yakın adayı CHP’nin il kongre süreci işliyor. Mahalle delegelik seçimleri tamamlandı, yakında ilçe seçimleri başlayacak. Durum böyle olunca da il başkan adaylarının da adı ortalıkta dillendirilmeye başlandı.
Söz konusu il başkan adaylığı olunca da ilk sorulan sorular; bir, “parası var mı?”, ikincisi de “delegesi var mı?”
Aslında bu soruların geri planında şu yatıyor: Parası ve delegesi olmayan boş yere heveslenmesin. İstediği kadar donanımlı ve bu donanıma sahip birikimli olsun. İstediği kadar kendini yetiştirmiş olsun. Bunlar boş işler. Parası ve delegesi yoksa, boş yere kendisine yazık etmesin.
Bir diğer nokta, CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu ile başlattığı helalleşme, sağa açılma politikası sonuç verdi. 2019 ve 2024 yerel seçimlerinin geri planında bu politika yatıyor. Bu politika sayesinde, İyi Parti, MHP hatta AKP’den CHP’ye katılımlar oldu. Ancak bu katılımlar, CHP ideolojisi benimsendiği için değil, bu iktidardan kurtulmak amacı ile gerçekleştirildi. “Ben CHP’li değilim ama …” diye başlayan cümleleri çok sık duyuyoruz. İşte, “ben CHP’li değilim ama …” cümlesini kuranlar da bu kongre sürecinde ön almaya, CHP yönetimine girmeye hazırlanıyorlar. Tam bir oksimoron örneği var karşımızda. CHP’li değil ama CHP yönetiminde. Bütün bunlardan daha elim ve vahim olmak üzere, bu CHP’li olmayanları CHP yönetimlerine almaya teşne adaylar da var.
Oysa, Türkiye’nin bu virajında esas iş yapacak ve özlenen günleri sağlayacak olanlar, CHP’nin emekçileri. İşte bu emekçilerin sesleri, yönetim kademelerinde yer almaları, “paraları yok” gerekçesi ile engelleniyor.
Eğer Türkiye’de bir iktidar değişimi yaşanacaksa ve bu değişimi CHP sağlayacaksa, bu parası olanların söz sahibi olduğu CHP’nin programı da emekçi halka göre değil, parası olana göre yapılacaktır.
Bunun önüne geçmenin tek yolu, CHP’nin Sans Culottes’leri, donsuzları, baldırı çıplaklarının bir araya gelerek kendi siyasal programlarını ve buna bağlı eylemliliklerini CHP içerisinde egemen kılmalarıdır.
Yukarıda da ifade edildi.
Toplumsal hareketlerin karakterini öncü sınıf belirler.
CHP’nin, Ecevit’in “toprak işleyenin su kullananın” CHP’si yapmak için;
CHP’li Sans Culottes’lar, donsuzlar, baldırı çıplaklar;
Bir adım öne çıkın!